Cem G’yi kim yakalattı?


Neredeyse yedi aydır... Tüm Türkiye’yi meşgul eden, detaylarını hatırlamak ya da hatırlatmaktan ürktüğüm, dehşet verici bir vahşetin zanlısı, nihayetinde önceki gece yarısının hemen sonrasında polise teslim edildi. Ve o saatten sonra, dün de bu gelişme kamuoyunun tek konusu haline geldi. Dün sağda solda dolaşırken, sokaklara, gizli bir pazarlığın olduğu ve adaletin pek de yerini bulamayacağı kanaatinin hâkim olduğunu gördüm. Daha on sekizini doldurmamış bir çocuğu böylesine insanın kanını donduran akıl almaz bir cinayetin zanlısı haline getiren sürecin kendisi de bir cinayettir ama... Kamuoyu olayın vahameti nedeniyle böyle bir anlayışın uzağındaydı. *** Yedi aya yaklaşan bir süredir çok ciddi bir himaye gördüğü anlaşılan zanlıyı kim yakalattı? Ruh sağlığı çok ciddi yara almış bir baba ile annenin çırpınışları mı? Duruşuyla göreve yeni geldiği İstanbul gibi bir metropole çok daha fazlasıyla yakışan Hüseyin Çapkın’ın ısrarı mı? “Halin vaktin yerindeyse cinayet de işlersin” mesajını yayan gelişmeler karşısında taşan toplumsal vicdan mı? Zanlının yedi aya yakın bir zaman sonra teslim olmasında hiç şüphesiz bu faktörlerin her birinin büyük ağırlığı var. Ancak, medya ısrarla konunun üzerine gitmese, en dehşetengiz olayların bile yirmi üç günde unutulduğu Türkiye’de, bunun unutulmasını engellemese, bu aşamaya gelinebilir miydi? Doğrusu bu olayda aslan payının medyaya ait olduğunu düşünüyorum. Ancak diğer faktörler olmasa bunu tek başına belki medya da sağlayamazdı, çünkü ne yazık ki, benzeri birçok olayda her zaman aynı duyarlılık ve sonuç elde edilemiyor. *** Gene... Baştan beri tiksindiğim için hep görmezlikten geldiğim Hüseyin Üzmez olayında da medyanın sürekli hale gelen ve bir sürü skandalın ortalığa dökülmesini olanaklı kılan haklı tepkisi ve takibi olmasaydı, suçun ağırlığına rağmen sanığın tutuksuz yargılanmasına onay veren mahkemeden böyle bir mahkûmiyet çıkar mıydı? Medya olmasa bu olay da, 77 yaşındaki bir insan tarafından şiddetli tacize uğrayan 14 yaşındaki küçücük kızın “ruh sağlığının bozulmayacağı” yolundaki raporla kapanıp gidecekti. Vicdanları taşıran bu gelişmeyi kamuoyuna medya duyurdu ve mağdur çocuğun avukatlarının itirazı üzerine, İstanbul Adli Tıp Kurumu Genel Kurulu bu kez oy çokluğu ile küçük mağdurenin ruh sağlığının bozulduğuna karar verdi. Sanırım, bu gelişmede de aslan payını medyaya vermek gerekir. *** “Temel hak ve özgürlükleri” hiçe sayarak, üstelik iktidar partisinin kapatılmasına kadar gidebilecek çok tehlikeli bir süreci tetiklemeyi de göze alarak, Bahçelievler 7. Cadde’de içkili yerler için referanduma gidilme rezaletinin de geri basması, gene medya sayesinde oldu. Tabii AK Parti’deki sağlıklı karşı çıkış kadar Gökçek alerjisi de bu süreci çabuklaştırdı. Buna, Süper Lig’den düşürülen Ankaraspor olayını da eklemek gerek. Dünden başlayarak geriye doğru bir kaç günlük olumlu gelişmelerde, birbirini tekmeleyen aynı zamanda da çarpık iskeleti nedeniyle itibar kaybı içinde olan medya, inkâr edilemeyecek kadar önemli bir rol oynadı ve başarılı oldu. *** Tabii yazıyı bitirirken iki noktanın da altını kazıyarak çizmek gerek; bunlardan ilki Türkiye’nin evrensel hukuk ilkelerine tavizsiz bir şekilde biat eden bir ülke olmaktan hala çok uzak seyrettiği... Şirazesi çoktan çıkmış kimi skandalların medya sayesinde bir ölçüde çözüm yoluna gittiği, pek çoğunun sahipsiz kaldığı... İkincisi ise, sıralayageldiğim örnekler ya da bunun gibi kabul edilemez olaylarda, medyanın el birliğiyle ayağa kalkması gerekirken, hepsinin aynı tepkiyi göstermekten uzak durması ya da kimi olaylara tepki verirken kimine vermemesi... Kısacası vicdan ve gazetecilik ilkelerine her daim aldırmaması da bir başka büyük sorun. Meslek ve kamuoyu adına bir an önce giderilmesini dilediğimiz bu büyük kara deliklere rağmen, son gelişmelerden dolayı medya kurumunu sağlıklı çalışması halinde neler yapacağını gösterdiği için kutlamak gerek...
<< Önceki Haber Cem G’yi kim yakalattı? Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:  
ÖNE ÇIKAN HABERLER