Çocuklarımızın... Günümüzün “Bilgi Toplumu”ndaki sorunlar karşısında, sahip oldukları bilgi ve becerileri kullanabilme yeteneğini merak ettiğiniz oluyor mu? Peki, bunu ölçmeyi amaçladığınız?
Çünkü... Neyi, ne kadar “bildikleri” değil...
Bildiklerini “ne kadar” kullanabildikleri önemli. PISA (Programme for International Student Assessment), Uluslararası
Öğrenci Değerlendirme Programı ile
Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü OECD’nin üç yıllık aralarla düzenlemekte olduğu ve 15 yaş grubu öğrencilerin kazandıkları bilgi ve becerilerin değerlendirilmesine yönelik yapılan bir tarama araştırması.
Söylediğim gibi...
PISA projesi, zorunlu eğitimin sonunda örgün eğitime devam eden 15 yaş grubu öğrencilerin
öğretim programlarında ele alınan konuları (matematik, fen bilimleri ve
okuma becerileri) ne dereceye kadar öğrendiklerini değil...
Günümüz “Bilgi Toplumu”ndaki sorunlar karşısında sahip oldukları bilgi ve becerileri kullanabilme yeteneğini ölçmeyi amaçlamakta.
Üçer yıllık dönemler halinde uygulanan PISA projesinde, her dönemde bir konuya ağırlık verilmekte.
PISA 2006 değerlendirilmesine 57 katılımcı
ülkeden yaklaşık 32 milyon 15 yaş gurubu öğrenciyi temsilen yaklaşık 400 bin öğrenci katılmıştı.
Yedi coğrafi bölgemizden bölgelere ve okul türlerine göre tabakalandırılarak OECD tarafından rastgele seçilen 160 okuldan toplam 4942 Türk öğrenci de bu sayıya dâhildi.
Ve
Finlandiya birinci oldu.
***
Ardından...
Fin okullarının başarısının sırrını öğrenmek için Helsinki’yi geçen yıl yüzü aşkın
yabancı heyet ve hükümet temsilcisi ziyaret etti.
Finlilerin eğitim felsefesi, herkesin
derse katabileceği bir şeyler olduğu ve bazı konulara takılıp geride kalanların
ihmal edilmemesi üzerine bina edilmiş.
Hemen her derste uygulanan bir taktik ise belli konularda takılıp kalan öğrencilere
yardım etmek üzere, sınıfta fazladan bir öğretmenin daha bulunması.
Ancak öğrenciler belli konulardaki yetenek düzeylerine göre ayrı sınıflara bölünmüyor.
Finlandiya Eğitim Bakanı Henna Virkkunen’in bir sonraki hedefi, en zeki öğrencilere daha yakından eğilebilmek.
Bakan, eğitim sistemlerinin öğrenme güçlüğü olan öğrencileri de ciddi bir şekilde desteklediğini ancak çok yetenekli çocukların da daha fazla ilgiyi hak ettiğini söylüyor.
Bu konuda
pilot bir proje de başlatmışlar.
***
OECD’ye göre, gelişmiş ülkeler arasında okul saatleri en kısa olan ülke Finlandiya.
Bu da Fin eğitim sisteminin bir diğer yönünü ortaya koyuyor.
Ülkede ilk ve orta öğrenim birleştirilmiş durumda. Çocuklar 13 yaşında eğitimlerinin normal akışını değiştirmek zorunda kalmıyor.
Öğretmenler bu durumun çocukları tanıma açısından, kendi işlerini de kolaylaştırdığını düşünüyor.
Finli çocuklar ilkokula yedi yaşında başlıyor.
Bu da, çocukların oyun aracılığıyla öğrenmeye yatkın oldukları dönemin ardından okula daha istekli başlayabilmesi için.
***
Bu arada Finli veliler de çocuklarının başarısında pay sahibi.
Ülkede ailece kitap okuma kültürü bulunuyor.
Ayrıca aileler çocuklarının öğretmenleri ile sürekli temas halindeler.
Finlandiya’da
öğretmenlik, itibarlı bir meslek. Öğretmenler yüksek niteliklere sahip, öğretim standartları da yüksek.
Ülkede eğitim sisteminin başarısı bu kültür yapısı ile bağlantılı.
***
Öğrenciler rahat ve samimi bir ortamda ders görüyor.
Finlandiya ayrıca çok fazla göç almayan bir ülke.
Bu durumda çocuklar okula başladıklarında çoğunluğun anadili Fince oluyor. Bu da diğer gelişmiş toplumların yaşadığı birtakım sorunlarla karşılaşmamalarını sağlıyor.
Sistemin başarısı, özün ayrıntılardan arındırılmasında yatıyor.
Siyasi reçetelerden muaf, özgür okullara vurgu yapılıyor. Tüm bu faktörler de, onlara göre, hiçbir çocuğun arkalarda takılıp kalmamasını sağlıyor.
***
57 ülke arasında Türkiye’yi mi merak ettiniz?
Onu da siz arayın bulun...
Biliyorsunuz, PISA’da...
Neyi, ne kadar “bildiğimiz” değil...
Bildiklerimizi “ne kadar” kullanabildiğimiz önemli...