Bana istediğiniz kadar aksini söyleyin, yine de kabul edemiyorum.
Yargının, belediye’nin metrobüs
biletlerine yaptığı zammı “fazla bulup” iptal etmesinden söz ediyorum.
Karar
halk tarafından beğeniyle karşılandı. Sonuçta da zam geri alındı. Aslında herşey yasalara uygun şekilde yapıldı.
Gaddar belediye, yargı tarafından doğru yola getirilmişti . Yargı fakir halkı korumuş oldu.
Şimdi burada bir dakika duralım.
Zira işin içinde bir çarpıklık yok mu?
Eğer
otobüs fiyatlarından, yıkılıp yerine yenilerinin yapılacağı projelere kadar günlük yaşamın her alanına yargıyı soktuğumuz taktirde, bu
ülke yönetilemez duruma girmiyor mu? Nitekim son yıllarda hemen her alanda böylesine bir
kaos yaşanmıyor mu?
Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir
uygulama, bu şekilde yapılmaz. Belediyelerin aldıkları kararların hesabını yine belediyeler verir.
Bu insanları bizler seçiyoruz ve
yetki veriyoruz.
Eğer gereksiz zamlarla hayatımızı cehenneme çevirirlerse, onlara cezalarını sandıkta yine biz vermeliyiz,
yargıçlar değil.
İktidarları eleştirebilir, hatta yerden yere vurabiliriz, ancak
iktidarların herşeyi yargıya sorup, yargının vereceği karara göre adım atmalarını istememeliyiz.
Atatürk Kültür Merkezinin durumu ortada.
İstanbul’u Kültür Merkezi ilan ettik, oysa henüz doğru dürüst bir operası, bir sanat merkezi yok.
Kadir Topbaş, Atatürk Kültür Merkezini yeniden yapmaya kalktı, adamı dünyaya geldiğine pişman ettik. Bugünkü durumuna bakın. Dünya’nın en çirkin binası Taksim’in göbeğinde oturuyor.
Neden?
Yargı, eski binanın tarihi kimliği ve özgün konumunun yeni projede korunmadığı (!) gerekçesiyle yıkılmasını önledi de ondan...
Benim mantığım bunu kabul etmiyor.
Eğer bu şekilde yolumuza devam edeceksek, gelin belediyelerin alacakları kararların tümü yargıç denetiminden geçsin...
Olacak iş mi bu ?
Ne ilginçtir ki, hem
toplum olarak hukuk filan dinlemeyiz, hem de işimize geldiğinde hukukun boşluklarından yararlanıp yargıyı kullanırız.
Sonuçta yargıçlar da yasalarda yazan kuralları uyguluyor, onlara bakarak karar veriyor. Kafalarına göre veya benim gibi düşünerek karar vermeleri halinde, bu kez yasaları çiğnemekle suçlanacakları açık.
O halde her konuyu yargıya taşımaktan kurtulmak için, meclisin köklü bir yargı
reformu yapması, kanunlarda idareyle yargının yetki alanlarını çok net şekilde
tarif etmesi gerekiyor.
Aksi halde bu karmaşadan kurtulmak mümkün değil..
YARGI, ASKERİN YERİNE Mİ GEÇİYOR?
Sadece günlük yaşamımızı değil, yargı, siyasi yaşamımızı da yönetiyor.
Dikkat edecek olursanız, laik kesim son dönemlerde Ak Parti’ye yönelik muhalefetini, yargı üzerinden yapar oldu. Daha önceleri askerin etkisi kullanılır ve iktidarların beğenilmeyen eylemlerine
Genelkurmay’ın tepki göstermesi sağlanırdı.
Artık asker
siyaset ile arasına mesafe koydu.
Konuşmuyor, siyasetçiye nasıl hareket etmesi gerektiğini söylemiyor.
Yargı devreye girmiş gibi görünüyor
Cumhuriyeti koruma ve kollama, yargıçların omuzlarına bırakıldı.
Bu yargı karmaşasından kurtulmamız gerekiyor.
Ne yaparız, nasıl yaparız bilemiyorum...Ancak birşeylerin düzelmesi kaçınılmazlaşıyor.
Ak Parti iktidarıyla mücadeleyi hep dolaylı yollardan yapıyoruz. Bu durum önümüzdeki seçimlere kadar da devam edecek ve son kararı
2011 seçimleri verecek. Ancak sandıktan ne çıkarsa çıksın, yine de pek birşeylerin değişeceğine inanmıyorum.
Yine halkı bilinçsiz-bilgisiz bir
koyun sürüsü gibi göreceğiz...
Yine onun oy verdiği parti veya partileri beğenmeyeceğiz...
Sonra ne olacak biliyor musunuz ?
Birgün yeterli çoğunluğu bulacak bir başka iktidar, yargının kolunu kanadını kırıp, kendi kafasındaki yargıyı yaratacak.
O zaman da işi abartıp, yargı tümden etkisizleşecek.
Ak Parti, elindeki parlamenter çoğunluğa rağmen, bugüne kadar yargıyı tümünden değiştirmedi veya değiştiremedi. Ancak hiç kuşkunuz olmasın,
Anayasa Mahkemesi başta olmak üzere, eğer AKP bir dönem daha iktidar olursa, yargıya bu partinin felsefesine yakın isimler ve mekanizmalar hakim olacaktır.
Böyle bir olasılık hepimiz için kötü sonuçlar verecektir.
Yargıyı ne kadar dengeli bir sisteme oturtabilir , yasaları ne kadar açık ve net şekilde yeniden elden geçirip düzenlersek, hukuk sistemimizi o kadar sağlamlaştırırız.
EĞER BU HABERİ, POSTA VERİYORSA...
POSTA’nın dünkü
manşeti çok ciddiyle alınmalı. Özellikle de TSK’ye karşı “yıpratma kampanyası” statüsüne sokulmamalı. Unutmayalım ki, bu
gazetenin temel politikası, Türk Silahlı Kuvvetlerine toz kondurmamak, mesnetsiz, sırf yıpratmak için yapılan yayınlardan kaçınmaktır.
Dünkü manşet haber Candaş
Tolga Işık tarafından titizlikle incelenmiş,
kontrol edilmiş ve doğrulandıktan sonra sayfaya taşınmıştır.
Genelkurmay Başkanlığının bu konuda bir açıklaması var, ancak haberin özünü değiştirmiyor. Eğer POSTA gibi, bu konularda dikkatli davranan bir gazete böyle bir haberi manşete çıkarıyorsa, yetkililer olayı mutlaka ciddiye almalı ve kamuoyunu da bu yönde aydınlatmalı.