Geçenlerde bir TV kanalında, medyamızın önde gelen isimlerinden biri konuşuyor ve genel durumu değerlendiriyordu. Önce pek anlamadım, ancak dikkat edince, konuşanın bir
gazeteci değil, bir siyasi parti sözcüsüymüş gibi cümleler kurduğunu anladım. Kulaklarımı açtım ve duyduklarıma inanamadım.
İktidar partisini ve Başbakan’ı öylesine sert, öylesine aşağılayıcı şekilde eleştiriyordu ki, şaşırmamak imkansızdı. Bir gazetecinin eleştiride bulunması son derece doğaldır, ancak diliniz amacını aşar ve hakarete varacak kelimeler kullanmaya başlarsanız, işin rengi değişir.
Gazeteci değerlendirme yapar, fikrini söyleyebilir, ancak bir “taraf” olmamaya dikkat eder. Hiç değilse her iki tarafı da ele alır.
Meslekdaşımı dinledikçe, kendi kendime “Kardeşim sen gazeteci misin, yoksa politikacı mısın?” dedim.
Bir başka kanala geçtim, bir de ne göreyim...
Muhalefeti yerden yere vuran bir başka meslekdaşım,
iktidarın sözcüsü gibi konuşuyor. İktidar liderine toz kondurmuyor. Ters bir soru gelirse, hemen tepki gösteriyor, Başbakanını koruyor.
Bir başka kanalda,
Kürtler yerden yere vuruluyor.
Konuşan gazeteci arkadaşın bazı yazılarını hatırladım. İktidar partisinin “
Demokratik Açılım”ı sırasında Kürtleri yere göğe sığdıramıyordu.
Bir de gazeteleri açıp manşetlere, haberlere bakın.
Orada da farklı bir manzarayla karşılaşmayacaksınız.
Hangi gazete kimi destekliyorsa, dibine kadar o partinin emrindeymiş gibi davranıyor. Haber başlıkları düşmanca hazırlanıyor. Kimse kimseyi aldatmasın, herkes
yandaş gibi davranıyor. Mesleğimizi elimizden kaçırdığımızın farkında değiliz.
Üstelik hiçbirimiz, desteklediğimiz partilere de yaranamıyoruz. Zaten yaranılmaz. Partiler yandaşlarını kullanır ve sonra sırtlarını dönerler.
Güzelim mesleğimize yazık ediyoruz.
PKK,
İmam Hatipli çocuklardan ne istiyor?
Geçen hafta, Cizre’deki Özel
Ufuk Ortaöğretim
Erkek Öğrenci Yurdu’na yapılan
molotof kokteylli saldırı insanın tüylerini diken diken ediyor.
Güvenlik güçlerine göre, PKK’nın düzenlediği saldırı,
seçim öncesi
kaos yaratmayı amaçlıyor.
Benim aklım bu işi almıyor.
PKK’nın bu öğrenci yurduna, üç çocuğun yaralanmasına yol açan molotoflu saldırısını anlayabilmek imkansız. PKK’yı anlayabilmek zaten güçtür, ancak bu olay artık tüm hesapları aşıyor.
Dikkatimi çeken bir diğer nokta, bu korkunç
cinayet girişimine sadece ZAMAN gazetesi sahip çıktı. Ne laik kesim medyası, ne de AKP yanlıları gereken ilgiyi gösterdiler. Oysa, ister imam hatipli olsun, ister fen liseli, ne fark eder ki?
Hala kendimizi önyargılardan kurtaramıyoruz. Hala, dinci-laikçi cepheleri sürdürüyoruz. Aman yanlış anlaşılmasın, bu cepheleşmeyi hem laikçi medya, hem de
dindar medya aynı şekilde uyguluyor. Yani, birinin diğerinden pek büyük farkı yok...