Bir
ülke düşünün. Topraklarında insanlar arı gibi çalışır. Ve
akşam olunca huzur içinde, aileleriyle bir araya gelir ve
şükür teslimiyetiyle yarına
ümit ile bakarlar. Hayatlarında günlerin önemi hasad zamanına bağlıdır. Onlar için cumartesinin ya da
pazarın hiç hükmü yoktur.
Aynı zamanda Pazartesi’den
Cuma’ya kadar işlerin yürür gibi durduğu bir de başkenti vardır bu ülkenin. Kavganın-gürültünün, tartışmanın ve sen-ben politikasının hâkim olduğu, ülkenin tüm problemlerinin çözüm merkezi gibi görünen memurlar kentine sahiptir ayrıca.
Ülkenin her bir tarafından gelen ve bin bir ümit ile; yaşadığı bölgede çözemediği problemlerini çözmek adına gelen insanların sabahtan akşama, akşamdan sabaha kaldığı bir şehirdir burası.
Ancak burada
mesai vardır. Bu yüzden bütün problemler çözülmek için Pazartesi- Cuma arasına sıkışmış zamana mahkûmdur. Tabii insanlar da.
Dikkat çeken diğer bir konu ise ne oluyorsa hepsi bu Pazartesi-Cuma arasında oluyordur. Hatta darbeler bile hafta içi yapılıyordur.
Dahası başın ağrıyarak hastaneye düşersen bile ancak
pazartesi çıkabiliyorsundur.
Garibim; köylüm ve mesaideki
fabrika işçim hariç, Haftanın kalan iki günü bürokrasiden, siyasete kadar devlet
tatildedir nitekim. Böyle kurulmuştur düzen.
Bakarsın haftanın başında siyasetten bürokrasiye
kıyamet kopuyordur. Yer-gök memleket problemlerle inliyordur. Amaaa! Cuma gelince, tüm problemler derin donduruculu tatil dolabına tıkılı verir anında.
Garip bir durum. Sanki birileri kurmuş çadırı.
Tiyatroyu birileri oynuyor, bizler ise seyrediyoruzdur.
Kısacası birileri sistemi kurmuştur ve siz o sınırlar içerisinde ve bu devlet ricali denen yapının içinde rolünüzü oynayabilirsinizdir ancak.
Öyle
sivilcilik falan oynamak olmaz. Elinin çamuru ve hamuruyla zat-ı alilerinin işine karışmak haddimize mi?
‘Biz size göre Anayasal bir
elbise hazırladık, ancak bu sınırlar içinde vazifenizi yapabilirsiniz. Hatta istediğimiz kadar tatil yapabilir istediğimiz kadar siyasetçi olursunuz ve de istediğimiz kadar ancak sivil
çoban olabilirsiniz.
Tiyatronun senaryosunda bu görünüyor.
Senaryoyu yazanlar ise ne mi yapar?
Onun cevabını Büyük
Kulüp Başkanı Duran Akbulut veriyor.
150 milyonluk
malvarlığı olan Büyük Kulüp’e yıllık üyelik
aidatı 35 bin TL’ymiş. Ayrıca her ay ödenecek aidat da cabası.
Duran Akbulut’un verdiği rakamlara göre, Bin küsur üyenin içinde 500’ün üzerinde politikacı, 600’e yakın sanayici varmış.
‘Deniz
Baykal 3 ayda bir gelir,
spor yapar ve hamama girer (23 mart 2010/
Takvim)’ diyor Büyük Kulüp Başkanı Duran Akbulut. Hanim ne derler. Hafta sonu tatili için yakışır.
***
Peki siz en son ne zaman tatil yaptınız, Saunaya hayatınızda kaç kez gidebildiniz? Ya da hafta sonu ailenizle birlikte; aman! İşler sonra da olur,
ücret ve zaman derdine düşmeden cumartesi olmasa bile sadece Pazar günü bunu yapabildiniz mi, yapabiliyor musunuz? Sanmıyorum.
Herkesin bildiğini kayda geçirerek devam edelim.
Bu şekilde bir Pazar geçirmek bir orta halli memur için bile nerdeyse hayal. Çünkü ikinci bir iş yaparak çocuklarının maişetlerini kazanmak zorundalar.
Arada sırada ise ancak öğlene kadar, Pijama Terlik
Televizyon (PTT) rahatlığını hissedebilirlerse ne ala. Orta halli memurlar böyle.
Köylümün ve çiftçimin tatilini en başta izah etmeye çalıştım.
Ticaret erbabı esnaf ise dost-ahbap ziyaretiyle birlikte
piknik havasıyla Pazar gününü tamamlarlar. Devamında haftanın tüm günleri maişeti temin etmek için aynı şekilde kullanıma hazır durmaktadır, Nitekim! Perde açıktır, Pazartesiden pazartesiye.
***
Bireysel ve evrensel insani haklarla birlikte demokrasinin yeniden tanımlanmaya çalışıldığı bu günlerde; bir
Cumhuriyet ülkesinin cumhuru ve bendesi olarak olaylara mesafeli kalmaktan öte olayların içinde rol almak, geleceğimizin teminatı çocuklarımıza olan asli borcumuzdur.
Bu ülkenin vatandaşı olarak, Pazartesi-Cuma arasına sıkışmış insancıllık mantığını zorlayan tiyatral-kurgunun son bulması için bulunduğunuz yerden; dünyanın hangi köşesinde olursanız olun ira
denizi bir şekilde hissettirin. Yani kurgulanmış vatandaşlık hakkına ve PTT tatiline hayır demek için yapın bunu.
Bir ömür
boğaz tokluğuna mahkumiyetle bin bir ecirle kazanılandan verilen vergiler sayesinde, emeksizc
e devlet bütçesinden tatil beldelerini parselleyenlere dur demek için bu senaryonun değişimine katkıda bulunmak için sesinizi yükseltin.
Çünkü Perde açılacaksa sizin sayenizde açılacaktır. Seyircisiz bir tiyatro oyununu kim neden yapsın ki? Yapsalar bile
seyirci olmayınca kendileri çalıp kendileri mi oynayacak sanıyorsunuz.
İçinde olmadığımız oyunun yazılmasına seyirci kalmanın vakti çoktan geçti efendim.