BDP Kongresi’nde,
Türkiye-
Kazakistan milli
futbol maçından sonra; “Attığım golü Türkiye Cumhuriyeti’ndeki bütün halkların şehit olan evlatlarına armağan ediyorum” diyen milli
futbolcu Arda Turan’a alkış yağmış.
Güzel! Kıskanılacak, abartılacak hatta alkışlanacak bir söz olmamasına rağmen.
Merkezde insan hayatı varsa gerisi teferruat olduğundan, Milli futbolcu Arda’nın söylediğini yıllardır bu ülkede çoğunluk olarak söyleyen ve aynı düşünceyi paylaşan yüz binler var.
Ama yine de BDP için güzel bir gelişme denilebilir.
Çünkü, ‘kazın ayağı öyle değil’ düsturunca; BDP, tüm Türkiye’yi kapsayacak veya Kürtlerin haklarını can-ı gönülden sahiplenecek tutum ve davranış olgunluğunu halâ gösterebilmiş değil.
Nedeni ise BDP’nin kongresinde öne çıkan çözüm protokolündeki bazı başlıklar ortaya çıkıyor.
Kongrede BDP yetkilileri;
- Yeni
Anayasa'da yeni bir ulus tanımı yani (demokratik ulus), özerklik hukukunu tanıyan, ademi merkeziyetçi
yönetim biçimi, ortak vatan anlayışı yeni demokratik cumhuriyetin esasları olmalı.
-Üst kimlik olarak hiç bir etnik kimliğe vurgu yapmayan anayasal vatandaşlık esas alınmalıdır.
- Anadilde eğitim anayasal bir hak olarak tanınmalıdır.
-Bölgesel düzeyde tanınacak özerkliklerle
bölge, il ve belediye meclislerinin yetkileri merkeze oranla arttırılmalıdır.
-Seçim barajı kaldırılmalı,
siyasi partiler kanunu ve
seçimlerle ilgili yasalar demokratik temsil hakkını güvence altına alacak şekilde düzeltilmelidir.
-Demokratik
Anayasa Komisyonu ile eş güdüm içinde çalışacak bir hakikat ve
adalet komisyonu kurulmalı, bu komisyonun arkasında hem
TBMM, hem de hükümet iradesi olmalıdır.” Şeklinde maddeler sıraladılar.
Bu arada yukarıda alt alta sıralanmış maddeleri üç aşağı–beş yukarı değerlendirdiğinizde; 12 eylül’de hükümetin anayasa değişiklik paketine aldığı ve halkın onayına sunduğu daha fazla
demokrasi adımına paralel talep ve istekler yer alıyor.
Peki BDP kongresinde dillendirilen söz konusu talepleri içeren değişikliği engelleyen aynı BDP temsilcilerinin ikircikli ve çifte standartlı tavrını nasıl açıklamak gerekiyor acaba?
Benim aklıma gelen BDP’nin bu tavırlarının Ak Parti hükümetini zor durumda bırakmak ve icraatını engellemek istemelerinden kaynaklanıyor.
Hedefte ise 3.ncü dönem hükümet olan Ak Parti’ye yeni bir anayasa yaptırmamanın yanında; askeri vesayetin devamını destekleyen davranışlar daha
baskın duruyor.
Bu yüzden
Radikal’den Tarhan
Erdem’in, BDP’yi Kimin nasıl algıladığını anlatırken kullandığı son cümle çok anlamlı duruyor.
Erdem BDP kongresini değerlendirdiği köşesinde; “BDP henüz bağımsız bir siyasal parti değil; yasadışı bir örgütün fiili gücüyle yaşayan bir oluşumdur.” (Radikal-05.09.2011) diyor.
Tam da burada A.Turan Alkan’da yine BDP için; “BDP düzde beyhûde yere kendini helâk ediyor, Türklerin değil ama Türkiye'nin partisi olmak şansını, sırf
cinayet şirketiyle arasındaki organik bağlar sebebiyle kaybediyor. Tutarsız, iki tavrı birbirine benzemez, söndürmeye değil tutuşturmaya me'mur bir
heyet. Ya değişecek, ya dönüşecek. Türkiye'nin Kürtleri BDP'den daha iyi temsile lâyık çünkü.” Değerlendirmesini yapıyor.
Bunu peri padişahının kızı bile biliyor diyebilirsiniz.
Ancak acaba BDP’liler farkında mı yoksa yine Tarhan Erdem’in işaret ettiği gibi güçleri bu kadarına mı yetiyor?
Orasını bilemem ama bildiğim bir konuyu buraya kaydetmekte fayda görüyorum.
Bir kere BDP Kürtlerin hakkını düşünmüyor ve de savunmuyor, hatta temsil kabiliyeti hiç yok.
Eğer mesele hak ve hukuktan- demokrasiden yana olsaydı, eline geçmiş vekillikle meşru siyasi platformlarda; fail-i meçhullerden gayr-ı meşru ilişkilere kadar her konuda; araştırma ve
soruşturma komisyonlarının yanında olmakla birlikte, Doğu ve Güney
doğu’nun siyasi-
ekonomik-sosyal ve eğitim standartlarının yükseltilmesi için yasal değişiklik taleplerini meclis’e taşırdı, ama hala ortalarda elle tutulur bir çalışma, öncesinde olduğu gibi yeni yasama döneminde bile görünen bir tavır yok. Ki daha vekillik yeminlerini bile yapmadılar.
Peki bu tavır ve davranışlarla BDP’liler Kürtlerin haklarını nasıl savunacaklar/savunuyorlar acaba diyebilirsiniz?
Bende zaten yazının başından beri bunu söylemeye çalışıyorum. Öyle bir dertleri var mıydı ki?