Aslında duygular kelimelerle anlatılmaz. Ama yinede bir iki kelimeyle de olsa ifade edilmeye çalışılır.
Pandora gezegeninde yaşayan Navi halkının da arzuları, sevgileri, nefretleri ve hayattan beklentileri vardı.
Ancak ‘Gök insanlarının’ gelmesiyle büyü bozulur ve hayatları alt üst olur. Çünkü onların gezegenle bütünleşmiş hayatlarının altında dünyada çok az rastlanan ancak çok değerli olan bir elementten bol miktarda vardır ve ‘gök İnsanları’nın gözü kulağı buradadır.
Ve hikaye hayatta kalmanın mücadelesi çerçevesinde iyi ile kötü arasındaki bir savaşa dönüşerek devam eder.
Mücadelenin başrolünde ise her zaman olduğu gibi prenses vardır. Adı ise
Mısır prensesi Nefertiti’nin adını andıran Neytiri’dir.
Prens ise; ona
aşık olacak ve halkının kahramanı olacak Na’vi ve insan DNA’sı melezi
Avatar Sully’dir.
Bu, görünüşte gişe rekorları kıran Avatar filminin hikayesi.
Şimdi bir başka hikâyeden bahsedeceğim sizlere.
Uçak kazasında Frank Scott ve oğulları, insanlarla dinozorların iç içe yaşadığı kayıp
ülke Dinotopia’ (Chandara) ya düşerler. Chandara' daki gizli dünyanın büyüsüne kapılan David ve Karl, babalarının aksine bu adada yaşamlarını sürdürmek isterler. Ancak babaları kayıptır. Kardeşlerden biri bu ülkeden kaçmak isterken bir yandan da babasını bulmaya çalışır.
Diğer kardeş ise bu ülkenin Prensesi ile yakın duygular paylaşır. Bu yakınlık sayesinde ise bu kayıp ülke Chandara’nın güvenliğini sağlayan uçan kuşlardan oluşan askeri gücüne katılır.
Avatar filminde olduğu gibi bu kayıp ülke Chandara’da da enerji taşı vardır ve adadan kaçmak isteyenler onu alıp kaçmak derdindedir.
Ve bu enerji taşı gezegenin adeta güneşi gibidir. Tüm hayat onunla vardır.
Pandora’da
Hayat ağacının altındaki maden(element)’in ‘Gök insanları’ nın iştahasını kabarttığı gibi.
İşte Kayıp ülke Chandara
Burası Pandora
Ne var bunda, her filmde benzeyen hikayeler hatta sahneler bile var denilebilir. Doğrudur. Aksini iddia etmiyorum zaten.
Mesela daha önce çevrilen Kıyamet filminde de; dünyanın sonu geldiğini düşünen dünya liderleri yakınlarını kurtarmak için girişimde bulunuyor ve onları
uçaklarla bulundukları yerden uzaklaştırmayı planlıyorlar.
Yine yeni vizyona giren ‘2012’ filminde de dört adet
modern Nuh’ un gemisiyle insanlığın soyunu devam ettirme girişimi var. Benzerlik olabilir.
Ama Avatar bence tam bir melez. Ama Teknoloji’nin kullanıldığı üç boyutlu bir eser.
Hatta Hakkını vermek gerekirse; Teknolojinin son noktasına kadar kullanıldığı sinema tarihi değiştirecek bir şaheser çıkmış ortaya. Belki de dünyada sinemanın namusunu kurtaracak yeni film versiyonlarının öncüsü sayılacak.
Bence bundan sonra film çekmek isteyenler ancak iki adımda bunu yapmalılar.
Ya tarihi olayların yer aldığı belgesel eksenli klasik dönem filmleri yapacaklar.
Mesela ‘Dinle Ney’den’ her karesi bir tablo gibi görselliği ile buna çok güzel bir örnek.
Ya da böyle teknolojinin zirvesinde 3 boyutlu filmleri sinema perdelerine yansıtacaklar.
Avatar için yazmadan geçemeyeceğim yönetmen hatasına gelince;
Filmin sonuna doğru Navi’lere
yardım eden filmin kahramanı ve biri kadın biri erkek iki
bilim adamı, askeri
pilot bayan tarafından kaçırılır ve Pandora’daki Avatar bağlantısı yapılan
istasyonun yeri değiştirilerek, daha içerilere taşınmak istenir.
İşte tam burada karargahtan kaçan iki bilim adamı, kahraman ve pilot helikopterde görünmektedir.
Ancak erkek bilim adamının da istasyondaki makineler üzerinden bağlandığı avatarı (melezi) taşınan istasyonun üstünde onlara hayat ağacına doğru
rehberlik yapmaktadır.
Bu hem mantıken hem de film kurgusuna tamamen aykırı bir durum arz ediyor.
Çünkü normalde iki bilim adamı ve başroldeki kahraman istasyon üzerinden melezlerine bağlandığında gezegende nefes alabiliyorlar ve yaşıyorlar.
Bu hatayı bence kadı kızı bile yapmaz.
Bu arada Türk sinemasına değinmeden geçemem.
Yarım asırlık Türk sinemasının ‘Uçkur Davası’ ndan ve zengin kız fakir kız edebiyatından kurtulmasından öte sırtından atması gereken çok daha vahim söylemler var.
Şimdilerde Dallasvari; kim kiminle aşna-fişne, kısa yoldan ‘köşe dönmeciliği’ salık veren bayat öykülerden ileri senaryoları masaya getirmesi gerekiyor.
Ayrıca
Levent Kırca usulu belden aşağı mizah anlayışı ve
Amazon ‘Recep
İvedik’ tiplemesiyle daha da dökülür durumda.
Öte yandan Türk sineması Teknolojinin neresinden tutunuyor diye sormuyorum bile.
Not: Kayıp ülke (Chandara)Dionotopia’nın çizgi filmi var. Ayrıca Türkiye’de de bir televizyon kanalında ‘Dinazorlar ülkesi’ adı altında dizi olarak yayımlandı. Daha geniş İngilizce bilgi için bu linki www.dinotopia.com kullanabilirsiniz.