2B’DE ADALET OSMANLI’DAN GEÇER!


Hükümet, 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in veto ettiği orman vasfını kaybetmiş (2-B) arazilerin satışı için yeni bir plan hazırladı. Bakanlıklar arası işbirliği ile yapılandırılan '2-B Eylem Planı', 25 milyar dolar gelir beklenen satışlarda izlenecek yol haritasını ortaya koyuyor. Orman vasfını yitirmiş arazilerin satışı 7 yıldır gündemde. Eski Cumhurbaşkanı Sezer'in vetosuyla askıya alınan proje için üç bakanlık yeni plan hazırladı. Başbakan Erdoğan’ın talimatıyla hazırlanan taslağa göre, Anayasa'nın ormanların devletin tasarrufu altında olduğunu düzenleyen 170. maddesi değişecek ve 2-B ile ilgili özel bir kanun çıkarılacak. 2B kanununun çıkması halinde, toplu konut alanları ayrılırken, şu anda kullanıcısı belli olan 37 bin hektar arazinin satışı da yapılabilecek. Ve bu düzenleme çerçevesinde, uygun olan araziler öncelikle toplu konuta ayrılacak. Kadastrosu tamamlanarak tescil edilmiş 62 bin hektar arazi ise kullanıcılarının belirlenmesinin ardından satılabilecek. Çevre ve Orman ile Bayındırlık bakanlıkları arazileri tescile hazırlayacak. Maliye Bakanlığı da, arazilerin kullanıcılarını belirleyip, değer tespiti yapacak. İlgili genel müdürlüklerin yaklaşık 8 aydır yürüttüğü çalışmalar neticesinde hazırlanan eylem planında, 2-B arazilerinin ağırlıklı olarak bulunduğu iller ise şöyle sıralanıyor: Adana, Ankara, Aydın, Balıkesir, Bursa, Denizli, Mersin, İstanbul, İzmir, Muğla, Sakarya ve Kocaeli. İstanbul’da durumlar birazdan biraz fazla tartışmalı görünüyor. Özellikle Anadolu yakasında, Ümraniye Çavuşbaşı, Karabekir ve İnkılap mahalleleri öne çıkan semtlerden. İstanbul'un en kalabalık ikinci ilçesi Ümraniye'nin 14 mahallesinden 7'sinde haksız iskan ve ikamet var. Orman vasfını yitirmiş (2B), milli emlakın arsaları ve vakıf arazilerinde artık 5-6 katlı tapusuz, imarsız binalar boy boy. 30 bin nüfuslu Ümraniye İnkılap mahallesinde tapu sorunu had safhada. Mahallenin 5’te 3’lük bir alanı 2B’ye dahil durumda. Şu anda mahallenin 5’te 1 lik bir bölümü orman arazisinde görünüyor. Diğer 5’te 1 lik bir bölüm ise mahkemede. Arazinin, kendisine ait olduğunu iddia eden bir vatandaş devleti mahkemeye vermiş ve mahkeme şu an devam ediyor. Bu örnekleri Türkiye’nin her bölgesinde görmemiz mümkün. Çünkü genç Türkiye Cumhuriyeti kurulurken geçmişe sünger çekilmiş ama imar adına ileriye yönelik tedbirler unutulmuş. Gün geçmiyor ki Türkiye’nin en önemli kent merkezlerinde bir tapu davası gündeme gelmesin. Geçtiğimiz aylarda, Hakim Canan Kırcı; Antalya 1. Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 1992 yılında aldığı veraset ilamına ilişkin kararın iptali istenen başvuruyu ve Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü'nde bulunarak, mahkemeye sunulan Antalya Şeriye Sicillerine kayıtlı Osmanlıca yazılmış veraset ilamının orijinalini dikkate alarak, bölgedeki arazilerin üçüncü kişilere devrinin önlenmesi için ihtiyati tedbir konulmasına kararı vermiş ve Antalya'da 1800'lü yıllarda yaşamış ''Arap Süleyman''ın torunlarından olan ve Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü'nde uzman olarak görev yapan Hüsnü Yiğit'in ''Mirasçılık belgesinin iptali'' ve ''Tedbir'' amaçlı başvurusunu sonuçlandırmıştı. Ve Mahkemenin kararı da Muratpaşa Tapu Sicil Müdürlüğü'ne bildirilerek, bölgedeki 4 bin dönüme yakın arazinin tapu kayıtlarına işlenmişti. Değişen Türkiye’de kentlere doğru göçün ortaya çıkardığı hazine arazilerine konma alışkanlığı, siyasetçilerin oy uğruna göz yummasıyla bugünkü çıkmazlar yaşanıyor. Şimdi haksız şekilde devlet arazileri üzerine yapılan meskenler ve işyerlerinin 2B planıyla, yeniden yapılandırılması adaletsiz paylaşım adına önemli bir adım. Ancak Antalya ve İstanbul’un değişik semtlerinde ortaya çıkan vakıf mekanları ve tapulu arazi davalarında olduğu gibi, yeni bir haksızlığa-adaletsizliğe meydan vermemek için bu konuda azami gayret gösterilmesi zaruri duruyor. Bilindiği gibi 8 yıllık hükümeti süresince Başbakan Erdoğan’ın, Türkiye’nin altyapı ve üst yapı adına Cumhuriyet tarihi boyunca birikmiş bir çok konusunda, başarılı icraatlarda imzası var. Bu yüzden, özellikle devlet hazinesinde ve devlet arazilerinde 70 milyonun hakkının olduğu teziyle; devlet hazine arazilerine haksız oturmaların ve haksız şekilde sahiplenilmiş vakıf mekanlarının aslına uygun şekilde yeniden ve adaletli bir şekilde düzenlenmesi gerekiyor. Çünkü Türkiye, ‘sabah erken kalkan gece kondu sahibi olur’ mantığından çok çekti ve bugün tartışılan 2B planı da bu zihniyetin eseri. Şimdi Söz konusu satışla hem vatandaş yıllardır oturduğu, kullandığı ev ve arazisinin sahibi olacak, hem de devlet satış ve ardından yüklü bir vergi gelirine kavuşacak. 2B tasarısı, yeni mağduriyetlerin ve haksızlıkların sona ermesi adına takdire değer bir gelişme. Gelinen noktada öne çıkan soru konu ise; özellikle İstanbul’daki vakıf meskenleri ve arazilerinin gerçek sahiplerine iadesi adına neler yapıldığı veya yapılacağıdır. Malum olduğu üzere; ’ biz önce şu meseleyi bir halledelim sonra bu konuya el atarız’ mantığı, haksızlıkların ve adaletsizliğin temelini oluşturuyor. İşte bu yüzden ‘bu kadar hata kadı kızında da olur’ dememek ve adaletin tecellisi için, Osmanlı tapu kayıtlarının baz alınarak çözüm üretmek, en makul yol olarak görünüyor.
<< Önceki Haber 2B’DE ADALET OSMANLI’DAN GEÇER! Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER