Ergenekon savcısı
Zekeriya Öz'ün
sürpriz biçimde "
terfi" ettirilerek
İstanbul Başsavcı vekilliğine atanması kafalarda soru işareti yarattı.
Acaba ne oldu?
Terfi olmasına rağmen, yapılan bir "
tasfiye" miydi?
Başta
Savcı Zekeriya Öz olmak üzere Ergenekon
dava süreciyle ilgilenen savcıların Türkiye'nin karanlık tarihiyle yüzleşmesine ciddi katkı sundukları tartışılmaz. Ancak hem tutukluluk sürelerinin uzunluğu, hem de yürütülen
operasyonların "siyasi ve kamuoyu" boyutunun
ihmal edilmesi rahatsızlık yarattı. Çünkü
Ergenekon Terör Örgütü iddiasıyla açılan dava, hukuki olduğu kadar siyasi boyutu da olan bir dava.
Bu nedenle bu davayla ilgili atılan her adım, sadece hukuki gerekçelerle yürütülemez; işin siyasi boyutu, yansıması ve meşruiyeti çok daha önemli.
Alın son yapılan operasyonu...
Gazeteci Ahmet Şık'ın gözaltına alınması ve yayınlanmamış bir kitap üzerinden operasyon yürütülmesi neredeyse bütün bir Ergenekon dava sürecini etkileyecek noktaya geldi. Kamuoyu yoklamalarından da bunu görmek mümkün.
Taraf gazetesinde Alper Görmüş önceki gün Zekeriya Öz'e yazdığı mektupta şu soruyu sordu:
"Siz kuşkulandığınız notlar üzerinden incelemenizi sürdürürken, bu kitap basılsaydı ne olurdu? Soruyorum size: Kitabın basılması ve böylece, ortalarda dolaştırılan 'kim bilir kitabın içinde ne vardı da böyle bir şeyi göze aldılar' zehirli propagandası üzerinden Ergenekon davasının canına okunmasına engel olmak mı daha önemli, yoksa bilmiyorum hangi yasaları dar bir biçimde yorumlayıp, 'örgütsel doküman'ı yok etmek mi?"
Ortaya serilen bağlantılar, belgeler, bilgiler hukuken güçlü olsa da işin siyasi boyutu nedeniyle meşruiyeti ve yaratılan kamuoyu algısı göz ardı edilemez.
Eski
Anayasa Raportörü
Osman Can "27
Mayıs koalisyonu" başlıklı yazısında şöyle diyor:
"
Yargı sistemini ve kültürünü yaratanlar, onun mantığını, sekterlik ve siyasal
akıl yoksunluğu nedeniyle farkında olmaksızın nasıl
mağdur yarattığını çok iyi bilir..."
Özellikle Ahmet Şık ve kitabı "İmamın Ordusu" üzerinden yürütülen operasyon tam da "siyasal akıl yoksunluğu"nun çarpıcı bir örneği.
Ergenekon dava sürecinde "siyasal akıl yoksunluğu" giderek çok daha hissedilir oldu. Ve siyasi bir dava olması nedeniyle asıl desteği alınması gereken kamuoyunun kafası karıştı.
İşte Savcı Zekeriya Öz'ün İstanbul
Cumhuriyet Başsavcı vekilliğine atanmasına bu gözle bakmak gerekiyor. Savcı Fikret Seçen'in de terfi edip yetkili kılınması, onun işin "kamuoyu boyutu"nu göz ardı etmemesinden kaynaklanıyor.
Kısaca
HSYK,
Hrant Dink davasında olduğu gibi sürece müdahale ederek kendisinden bekleneni yaptı ve 12
Eylül referandumunun ne kadar isabetli olduğunu gösterdi.