Türkiye'den
Mısır'a
bakan laik aydınların kaygısı hiç değişmiyor: "Acaba
İran olur mu?"
Doğrusu 30 yıldır aynı şeyi iç siyasette duyduğumuz yetmiyor gibi 30 yıllık Mübarek diktatörlüğünü sarsan
halk hareketi için de aynı şeylerin söylenmesi şaşırtıyor. Belki bu hareketin kısa sürede nereye yöneleceği belli olmayabilir. Ama halkın ne istediği belli; diktatörlük yıkılsın. Bu yüzden Mısır halkı "Yeter" diyor ve "
Hürriyet" istiyor.
"İran olacak" korkusunu öne çıkartmak, ne yazık ki yıllardır statükocu yapının değişmesini istemeyenlerin bir argümanı olmaktan öteye geçmiyor.
Oysa İran'daki dini gelenekle Mısır'daki çok farklı...
Müslüman Kardeşler hareketi bile 10 yıl önceye göre çok değişmiş durumda.
1
Şubat 1979'da gerçekleşen İran
Devrimi'nin üzerinden tam 32 yıl geçti. Bu süre içinde hep "Türkiye'nin İran olacağı" propagandası yapıldı.
Son 8 yılda buna bir de "Malezyalaşacağımız..." eklendi. Hiçbiri tutmadı.
Aslında
İslam coğrafyasındaki bütün
ülkelerin ortak yanları olduğu kadar farklı tarihsel, siyasal ve dini yanları da var. İran bu farkın en belirgin olduğu ülke...
İran Devrimi'nin 8'inci yılının kutlandığı 1987 yılıydı. İran-
Irak savaşının yorgun düşürdüğü İran'a gitmiştim.
Savaşla, "şeriatçı devrim" arasına sıkışan İran halkları zor durumdaydı. Ancak Şii gelenek nedeniyle devrimin arkasındaki halk desteği de bir gerçekti.
Yaklaşık 60 gün İran'ın Hoy, Urumiye ve Şiraz kentlerini dolaştım. Arada bir Mesud
Barzani ve Celal Talabani'ye ait Irak'taki
peşmerge kamplarını görmek için
Erbil ve
Süleymaniye yakınındaki dağlara gidip geldim. Ve tam 11 gün bir askeri cezaevinde kaldım. Şii geleneğinin siyaseten ne kadar etkili olduğunu sokakta yaşayarak gördüm. Bizde cami cemaatinin bile dini açıdan biraz ileri gidene "sofu" dediği bir gelenek varken orada daha radikal bir dini gelenek yüzyıllardır hüküm sürüyor. Belki ilk başlarda bizdeki "siyasal İslamcı" akımlar biraz etkilendi ama sonra kendi mecralarına dönüp yeni bir deneyim yaşadılar. Aynı şey Mısır için de geçerli.
Son yıllarda birkaç kez Mısır'a da gittim. Mısır bölgenin önemli bir ülkesi. 80 milyona ulaşan nüfusu, siyasal derinliği, kültürel geçmişi ve entelektüel birikimiyle bölgenin önemli bir ülkesi. Son 60 yıla damgasını vuran Nasır, Sedat ve Mübarek üçlüsünün dayattığı "laik diktatörlük"le yönetildi. Buna rağmen "
dindar" kimliği hep ağır bastı.
Mısır bu zeminde yeni bir siyasi tecrübe yaşıyor ve yaşayacak. İşin doğrusu bu tecrübeyi yaşayan Mısır halkı, gözünü İran'a değil, daha çok Türkiye'ye dikmiş durumda... Çünkü laik geçmişi açısından da Türkiye'ye daha yakın duruyor.
Peki, bu süreçten bir
demokrasi çıkar mı?
Mısır'a özgü, dindarlıkla laikliğin sentezlendiği bir demokrasi uzak bir ihtimal değil.
SABAH