Meydanlarda süren
referandum tartışmaları sertleşse de geçmişiyle yüzleşemeyen
siyaset açısından yeni bir dönemi işaret ediyor.
Yanlış veya eksik de başlasa en azından ne olup bittiği, biraz olsun ortaya çıkıyor.
Burada kalmayacağı da çok açık...
Düne kadar merkez partilerinin hiçbirinin gündeminde
Türkiye toplumunun yakın geçmişinde neler olup bittiği yoktu. Şimdi ise sadece parti üyeleri değil, partiye oy veren kitleler de soru soruyor, ne olup bittiğini merak ediyor.
Hiçbir partinin bundan kaçma şansı yok.
Hele
CHP'nin hiç yok. O topraklardan gelen CHP Genel Başkanı
Kemal Kılıçdaroğlu da kaçamaz.
Kaçmamış da zaten... Gerçi "Ben daha doğmamıştım" dese de nasıl merak edip iz sürdüğünü bir kez daha
Hürriyet yazdı.
Celal Bayar'la konuşamamış ama
İhsan Sabri Çağlayangil'in söylediklerini kaydetmiş. Çağlayangil'in bu sözleri biliniyordu ama Kılıçdaroğlu'nun teybinden dinlemek çarpıcı:
"Neticeyi söylüyorum. Bunlar kabul etmediler, mağaralara iltica etmişlerdi.
Ordu zehirli gaz kullandı. Mağaraların kapısının içerisinden bunları fare gibi zehirledi. Ve yediden yetmişe o
Dersim Kürtlerini kestiler."
İşte asıl mesele bu... Dersim'de bir trajedi yaşandı. Tarihi belgelerde her şey açık... 1937 hareketinin sonuyla ilgili dönemin başbakanı İsmet
İnönü şöyle diyor:
"Dersim'i her türlü askeri hareketlerle temizledik."
Bir yıl sonra 1938'de, bu kez
Başbakan Celal Bayar'ın bir konuşmasını gazeteci Naşit Uluğ aktarıyor:
"Bayar Dersim'e de temas ederek, ordumuzun (...) bu meseleyi kökünden söküp atacağını söylemişti."
Biri direkt öteki dolaylı Dersim'e değiniyor. Bir biçimde Atilla Kıyat'ın faili meçhuller için söylediği gibi "Bir devlet politikası..." söz konusu. Şimdi merak edilen şu; Kılıçdaroğlu, o gün devlet olan CHP'nin Dersim politikası için ne düşünüyor?
Önümüzdeki günlerde referandum için Kılıçdaroğlu memleketi Dersim'e gidecek. Sanıyorum sorunun cevabını orada alacağız.
Muğlalı Paşa Kışlası
Cevabı merak edilen bir soru daha var. Bugün Kılıçdaroğlu Van'da konuşacak. Van bana ünlü şairimiz Ahmet Arif'in 33
Kurşun şiirini hatırlattı. Ağırlıkla sola gönül verenler o şiiri iyi biliyor. O şiir Van'ın
Özalp ilçesinde öldürülen 33 köylüyü anlatıyor.
"
Şifre buyurmuş bir
paşa
Vurulmuşum hiç sorgusuz, yargısız
Kirvem, hâllarımı aynı böyle yaz
Rivayet sanılır belki
Gül memeler değil
Domdom kurşunu
Paramparça ağzımdaki..."
Katliam emrini veren ise General
Mustafa Muğlalı'dır. 1943 yılında 33 köylünün yargısız infazı nedeniyle Muğlalı Paşa, 1949'da yargılanmış verilen idam kararı 20 yıl
hapis cezasına çevrilmişti. Hikâyesi uzun ama şunu söylemek gerekiyor.
Tarihçi Ayşe Hür'ün aktardığına göre Muğlalı'nın yıldızı daha 1927'de, devletin Dersim yöresindeki isyanlardan sorumlu tuttuğu Koçuşağı Aşireti'ne karşı yürüttüğü 'Tedip Harekâtı' ile parladı. 'Tedip'
terbiye etmek anlamına geliyor.
İşte Dersim'i de "terbiye" eden Muğlalı Paşa "33 Kurşun Olayı"nın da sorumlusu.
Tarihçiler, İsmet İnönü'nün 1945'te Muğlalı'yı koluna takarak Erzurum'da ve Van'da gövde gösterisi yaptığını ve
destek verdiğini yazar.
Şimdi buraya bir nokta koyup, bugüne dönelim. Tam 6 yıldır Vanlıları rencide eden bir görüntü var. 2004 yılında
Kara Kuvvetleri Komutanlığı "33 Kurşun Olayı"nın yaşandığı Van'ın Özalp ilçesinde bulunan sınır taburundaki kışlaya Mustafa Muğlalı adını verdi. Yani 33 kişinin
ölüm emrini veren ve idama mâhkum edilen bir asker yıllar sonra, o ölenlerin akrabalarının gözünün içine baka baka kahraman yapıldı.
Acaba CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu Van'daki konuşmasında bu konuya bir açıklık getirecek
mi?