Listelerin açıklanmasından sonra yine en çok tartışılan parti
CHP oldu. Bir partinin tartışılıyor olması iyi ama tartışmanın seyri pek de iyiye doğru gitmiyor. CHP tabanı da kamuoyu da CHP'nin ortaya koyduğu listeyi anlamakta zorlanıyor. Soysal demokrat desen değil, sağcı desen değil.
Ergenekoncu desen o da tam değil.
Ortaya ucube bir parti yapısı çıktı. İlk bakışta
seçime yönelik bir liste olduğu dikkat çekiyor.
Tüm
muhalif kesimlerin oyunu almaya yönelik bir CHP listesi... Amaç da sosyal demokrat olmaktan çok merkezde duran bir parti algısı yaratmak...
Bunun için listelerde sadece
Ergenekon sanıkları Mustafa
Balbay, Mehmet
Haberal ve
Sinan Aygün değil başka ilginç isimler de var.
Güneydoğu listelerine bakıldığında
Susurluk dönemini hatırlatan etkin isimlerin başında Batman'da birinci sırada yer alan Faris
Özdemir,
Mardin birinci sırada yer alan Raşit Kılıç, İstanbul'a kaydırılan Hüseyin
Yaşar geliyor.
Özdemir,
Tansu Çiller döneminin etkili isimlerindendi. Mardin
adayı Raşit Kılıç'ın ise
Ergenekon davası sanıklarından
Albay Atilla Uğur'la yakın ilişkisi bölgede çok konuşuluyor. Eski Mardin
Milletvekili Mahmut Duyan'ı "
korucubaşı" diye suçlayan ve liste dışı kalmasına yol açan Gürsel Tekin'in geçmişte DYP içinde yer alan ve korucu olarak bilinen bu isimlerin neden aday yapıldığı konusunda bir açıklaması olmalı.
O yapmadı ama CHP Genel Başkanı
Kemal Kılıçdaroğlu, Ergenekon sanıklarını neden aday yaptıklarına ilişkin bir açıklama yaptı..
Parti içi değişimi "devrim" olarak niteleyen Kılıçdaroğlu, bakın Haberal için ne diyor: "
Hayali ihracat sanığı değil ki Haberal"
Kılıçdaroğlu, yolsuzluk, hayali ihracat yapanlara kapısını
kapatma iradesini gösteriyor ama Susurluk'tan Ergenekon'a uzanan sürecin etkili isimlerini listeye koymakta tereddüt etmiyor.
Bu işte bir gariplik yok mu? CHP geleneğinden gelen
Fikri Sağlar, Ercan Karakaş hatta eski yönetimi sosyal demokrat olmamakla eleştirdiği için
ihraç edilen Eşref Erdem'in adı bile anılmazken "Derin Devlet"e yakın isimler listelerde yer alıyor.
Bu CHP'nin sola değil, merkeze gittiğini ve
sistemin değişmesini istemeyen bütün unsurların buluştuğunu gösteriyor. Kısaca vesayetçi sistem "Yeni CHP" ile ömrünü uzatmak istiyor.
CHP'deki değişimi başından beri olumlu buldum. Sorunlar üzerinden
siyaset üretmeye çalışan bir CHP; Türkiye'nin normalleşmesine katkı sunar. Ancak
darbeler ve darbe girişimcileriyle arasına mesafe koyamayan bir CHP'nin oyu artsa bile ömrünü uzatamayacak. Sivil ve demokrat bir yapıya kadar iç gerginlik hep sürecek.
Ecevit'in kemiklerini kim sızlatıyor?
Mehmet Haberal'ın CHP'den
Zonguldak birinci sıraya konulması ister istemez eski Baş
bakan ve CHP Genel Başkanlarından rahmetli Bülent Ecevit'i hatırlattı. Zonguldak Ecevit'in seçim bölgesiydi.
Başmüzakereci ve
Devlet Bakanı Egemen Bağış, Ecevit, Haberal ve Zonguldak üçlüsü arasında ister istemez kurulan garipliği şu sorularla dile getirdi:
"Ben bu konuda Sayın
Rahşan Ecevit'in ne düşündüğünü gerçekten merak ediyorum. Rahmetli Ecevit eski partisinin kendisinin secim bölgesi Zonguldak'ta kimleri aday gösterdiğini duysa herhalde kahrından yeniden ölürdü"
Peki, Bakan Bağış bunu neden söyledi?
Kısaca anlatalım.
Üçlü
koalisyon döneminde Ecevit hükümetini devirmek için çok sayıda girişimin olduğu biliniyor. O girişim iddialarından biri de Ecevit hastalanınca kaldırıldığı hastanede bakılmadığı ve yavaş yavaş ölüme terk edildiği iddiasıydı.
İşte o hastanenin sahibi şimdi CHP'den aday olan Prof. Dr. Mehmet Haberal'dı.
Bağış, hastanede neler olduğunu da özetledi:
"Rahmetli Ecevit biliyorsunuz bir hastaneden apar topar çıkarılmış ve kendisiyle ilgili sahte bir
çürük raporu hazırlandığı iddiaları ortaya atılmıştı. Ya o gün birilerine haksızlık yapıldı, ya da bugün çok yanlış bir
takım tercihlerde bulunuyorlar ama bu CHP'nin artık kendi iç meselesi."
CHP yönetimi sadece bu olayın değil, 12
Eylül askeri darbe döneminde işkence yapılanlara kimlerin, hangi hastanelerin sağlam raporu verdiğini de araştırıp kamuoyuna açıklamalı...