Bazı sorulara
cevap vererek bu konudaki tartışmalara katılmak istiyorum.
Söz konusu
dava siyasi niteliktedir ve
ülkenin güvenliğiyle ilgili konuları kapsamaktadır. Bu nedenle MİT’in bu konuda bilgi toplamış olması ve ilgili makamlara bildirmiş olması gerekir. Bu bilgilerin içinde, eğer MİT’in bir elemanı olduğu doğruysa,
Güney’den alınan bilgilerin de bulunması gerekir. Üstelik bu bilgiler, diğer kaynaklardan alınanlarla karşılaştırılmış, değerlendirilmiştir ve bu haliyle ilgili yerlere ulaştırılmıştır. Buna rağmen söz konusu kişinin bilgisine başvurulması iki sebebe dayanabilir. Birincisi MİT’in verdiği bilgiler eksiktir ya da yanlıştır. Eksikliğin giderilmesi, yanlışlığın düzeltilmesi amacıyla bu kişiye başvurulmuştur. Bu devletin kurumuna duyduğu güvensizliğin göstergesidir ve bu defa bir kişinin yardımıyla aksaklığın düzeltilmesi mümkün olsa bile diğer konularda aynı aksaklığın olmayacağını kimse garanti edemez.
Konuyla ilgilenenler kime güveneceklerine karar vermek zorundadır. Ya devletin bu konuda görevlendirdiği kuruma ya da farklı iddialarda bulanan kişiye güvenilecektir.
İstihbarat konusu tartışılmaya ve bu konuda hem halkın hem d
e devletin bir karara varmasına gerek vardır. Ülkemizde istihbarat yapmak itibarlı bir iş değildir ve genelde olumsuz bir tavır sergilenir. Başka ülkelerde istihbaratçılar devletin her kademesinde görev alabilir hatta bir numara olabilirken bizde şüpheyle karşılanırlar. Putin,
baba Bush istihbarat kökenlidir ve dünyanın en büyük güçlerini yönetmiştir veya yönetmektedir. Güçlü ülkelerin konumlarını belirlemekte istihbarat örgütlerinin etkinliğinin büyük rolü vardır. Bizde bir kişinin istihbaratçılığı küçümseme nedenidir. Çünkü istihbarat örgütü devletin bir kurumu olmasına rağmen onun dışında, bağımsız hareket ettiği düşünülür. O, devletin verdiği görevleri yapan, ülkenin güvenliğini sağlamak amacıyla bilgi toplayan ve değerlendiren bir kurum olarak değil karanlık işler çeviren, kendini
kanunlara bağlı saymayan bir yapı olarak algılanır.
Bu konudaki belirsizlik örtülü faaliyetler denilen ve kanun dışına çıkılan fiillerin istihbarat teşkilatlarınca yapılıyor olmasının yaratığı izlenimdir. Acaba devlet hasım saydığı kişileri bertaraf etmekte midir? Son zamanlarda birçok
faili meçhul cinayetin olması bu eylemlerin MİT tarafından yapıldığı şüphesine neden olmuş, bu şüphe bazı odaklarca bir inanca dönüştürülmüştür. Bu durum o kadar ileri götürüldü ki tüm
terör örgütlerin arkasında MİT’in olduğunu söyleyenler bile çıktı.
MİT ve istihbaratçılar bir yandan itibarsız hale getirildi diğer yandan ülkemize yönelik tüm yıkıcı faaliyetlerin arkasında o arandı. Bu sistemli bir şekilde yürütülen ve önemli ölçüde başarılı olan dış kaynaklı bir faaliyetti. Bazı MİT mensuplarını davranışları da bunu kolaylaştırdı. Sorunu kişisel olmaktan çıkarıp istihbaratı tartışmak ve hem görevini hem de ülke içindeki önem ve konumunu yeniden belirlemek gerekir.