Bir taraf ne kadar tehlikeli bir oluşumla karşı karşıya olduğumuzu söylerken diğer taraf normal bir yaşantı içinde ne varsa onun ötesinde bir şey bulunmadığını söylüyor.
Bir olayı doğru değerlendirmek için elimizdeki verilerin çelişkili olup olmadığının araştırılması gerekir.Eğer bir çelişki varsa değerlendirmemizin, en azından, saptırılmış olduğu ortaya çıkar. Bu olaydaki çelişkiler şöyle sıralanabilir: Örgütün
Gladyo’nun devamı olduğu ve günümüzde adı değişerek devam ettiği söyleniyor. Eğer böyleyse geçmişte Gladyo tarafından gözaltına alındıklarını ve kötü muameleye maruz kaldıklarını söyleyen
Doğu Perinçek ve
İlhan Selçuk gibi kişilerin bugün
Ergenekon’un düşünce üreten kişileri olması nasıl açıklanabilir? Bu durum söz konusu kişilerin taraf değiştirdiği mi yoksa
örgütün karşı tarafın eline geçtiği anlamını mı taşır?
ABD tarafından kurulduğu söylenen Gladyo’nun bugün ABD karşıtı olması ve Avrasyacı politikalar izlemesi örgütün ele geçirildiğini gösterir. Ele geçiren güç kimdir? Bu gücün uluslararası bir desteği var mıdır?
Ayrıntılarda herkes kendi görüşlerini destekleyen unsurlar bulabilir ama yukarıdan bakınca tam bir çelişki yumağıyla karşı karşıya kalırız.
Bu örgütü
Susurluk çetesinin bir devamı olarak gören ve eğer bu çete gerektiği biçimde değerlendirilse ve
tasfiye edilseydi bugünkü sorunların ortaya çıkmayacağını söyleyenler de var. Oysa bu iki örgüt birbirinin devamı değil zıddıydı. Ergenekon örgütü daha ziyade asker kökenli kişilerin kontrolünde iken Susurluk çetesinde asker karşıtı bir yapılanma söz konusuydu. Örgüt içindeki birkaç asker kökenli kişi bu vasfı değiştirecek boyutta değildi. Susurluk çetesi bir konum değişikliğinden çok
egemen gücü değiştirmeyi amaçlıyordu. Siyasi
iktidar tarafından destekleniyor ve mensupları devletin imkanlarını kullanıyordu. Susurluk
kazası olmadan önce yazdığım bir yazıda oluşturulmak istenen güç odağının şu unsurlardan oluştuğunu yazmıştım: Siyasi iktidar, silahlı güç olarak Emniyet ve korucular, istihbarat Emniyet içinde oluşturulacak ya da o zaman kurulması planlanan yeni istihbarat örgütü olacaktı. Ülkeye egemen olan güç, durumu fark etti ve belki kaderin yardımıyla, belki de birilerinin desteğiyle, meşhur kaza oldu ve örgüt etkisiz hale getirildi. Örgütte yer alan kişiler konumlarını kaybetmediler, ölenler kahraman sayıldı. Yani Susurluk
Çetesi olarak adlandırılan örgüt küçümsenecek bir oluşum değildi. Zaten sıkıştıkları zaman kendilerini devletin bir uzantısı olarak gösteriyorlardı. Bu örgütün şifresini çözmek için birçok metot bulunabilir ama bir tanesi basit ve kolay sonuç verecek cinstendir. Asala örgütü çökertildi mi yoksa görevi bittiği için tasfiye mi edildi? Çökertme efsanesi hangi amaçla uyduruldu ve rol aldığı söylenen kişiler,
sanık durumunda olanlar da dahil, nasıl itibar kazandılar?
Ayrıntılardan birçok film senaryosu çıkartılabilir ama siyasi
analiz çok önemli gelişmelerin açığa çıkarılmasını sağlar.