Demokratik yollarla iktidara gelemeyeceklerini gören kesimler,
darbenin bin bir yolu kitabından faydalanmakta kararlı. Pirinci bile bunu alet etmeyi başardılar.
Pirinci bile kullandıklarına göre herkesin farklı açılardan gelecek darbelere karşı hazırlıklı olması gerekiyor. Bu işin bir yönü. İkinci yönü ise kendilerini çağa uyduramayan darbecilerin, darbelerini çağa uydurmayı başarmış olmaları. Nasıl mı?
Ekonominin insan hayatında bu kadar etkili olduğu günümüzde; onun üzerinden kullanılacak
silah, bu açıdan çok etkili. Darbeciler bunu çok iyi kullanmaya başladı son zamanlarda. Kafası 1940’larda kalan aydınımızın(!)
teknik dinlemeye takılan konuşmasında
ekonomik krizden medet umması aslında darbecilikte nasıl çağı yakaladığını gösterdi bence.
Sağda solda
bombaların patlaması, bomba ve silah depolarının ortaya çıkardığı
manzara,
Türkiye’yi karanlığa götürecek ucu bucağı kestirilemeyen karmaşık ilişkiler ağı, önemli insanlara düzenlenecek suikast krokileri… Toplumun eskisi gibi kolay korkuya kapılmasına ve geleceğe duyduğu umutları kaybetmesine yol açmadı.
Ama ekonomi öyle değil. Piyasalarda birkaç spekülatörün ortalığı karıştırması,
yabancı yatırımcıların kafasında Türkiye’nin ile ilgili tedirginlik oluşturulması ve birkaç fonun Türkiye’den paralarını çekmesi önce panik, ardından da kriz korkusu oluşturuverir. Darbe severlere için günümüzde bunlar önemli malzeme. Bu, mevcut iktidarın gitmesini isteyen gizli darbecilerin son günlerde ortaya koyduğu bir
senaryo.
Geçen yıl yaşanan kuraklığı bile bu amaçla kullanmaya başladılar. Hem de pirinç gibi öyle çokta zaruri olmayan bir
gıda maddesinin üzerinden. Tamam, gıda maddelerinin fiyatı bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de önemli ölçüde yükseldi. Bu herkesin bütçesini zorluyor ama kıtlık korkusu başka bir şey.
Toprak Mahsüller Ofisi’nin önündeki kuyrukları büyük fotolar eşliğinde manşete çektiğinizde kıtlık geliyor paniğini oluşturmanız zor değil. Herkesin gözünün içine baka baka bunu yaptılar. Bu suni panik
Hükümet’in aldığı önlemlerle boşa çıktı. Bu sefer tutmamış olabilir ama bu taraftaki zayıflığı da herkes gördü. Benzerlerini önümüzdeki günlerde kullanacaklarından eminim.
Son yaşananları görünce insan şunu diyemeden de edemiyor: Keşke Hükümet, aynı dirayeti diğer darbe hamleleri karşıda da gösterebilseydi.
Hem korku hem umutsuzluğun hakim olduğu bir
toplumun gardının düşürmenin zor olmadığını görüyorlar. Bir boksörün sürekli rakibinin karaciğerine çalıştığı gibi darbecilerde sokaktaki insanın en büyük korkusu olan cebine vuruşlar yapması bu yüzden.
1994 ve 2001 krizleriyle neleri kaybettiğini bilen bir toplumu ekonomiyle korkutmak bu nedenle daha kolaydır.
Aslında darbeciler, irtica,
AB üyeliği ile bağımsızlığın kaybedileceği, hak ve hürriyetlerin Türkiye’yi böleceği masallarını kimsenin yemediğini biraz geç gördü. Ne yaparlarsa yapsınlar toplumu inandıramadıklarını zor da olsa kabullendiler. Hırçınlıkları
hakaret yağdırmaları da bu yüzdendi. Anlı şanlı köşe yazarları, kendi insanı için “bidon kafalı”, göbeğini kaşıyan adam” dîyecek kadar kendini kaybetmesinin altında işte bu inandıramama psikolojisi yatıyor.
Hiçbir senaryo tutmayınca ekonomi silahını kullanmaya karar verdiler. Hükümet’i toplumun gözünde güvenilir kılmasında ekonomideki başarısını herkes kabul ediyor. Toplumun gözünden düşürmek içinde neden ekonomi kullanılmasın? Ve bunu acımasızca kullanıyorlar. Herkes görüyor. Son dönemde menfaatleri mevcut Hükümet’le çakışan iş dünyasından da büyük
destek görüyorlar. Yoksa o iş adamlarının sahibi olduğu gazeteler pirinç kuyruklarını korku salarak çarşaf çarşaf yayınlar mıydı?
Gördüğünüz gibi darbeciler, toplum başına geçirecek çorabın farklı birçok versiyonunu örüyor.
Pirinç, Perinçek,
Ergenekon, Küçük, ,
Abdüllatif Şener-
Hisarcıklıoğlu-
TÜSİAD-Doğan,
Demirel,
Yargıtay, AYM,
Medya,
İrtica, ÜAK… Siz bunları çoğaltın.
Onlar bunu yaparken başta Hükümet olmak üzere, sorumluluk sahibi herkesin üzerine düşen görevi yapması gerekiyor. Ekonomide biraz daha ciddiyet...