Düşünüyorum, taşınıyorum, bütün yaşananlara
komplo teorisi oluşturmadan bir açıklama bulmaya çalışıyorum. Yani olaya safça bakmak belki daha rahatlatıcı olur.
Hukuk sistemimizdeki terazilerden en büyüğünü emanet ettiğimiz birisi durduk yere
ülkeyi bir maceraya sürüklemez. Ancak, ülke biraz sıkıntıya girecek diye de doğru bildiğinden dönmezde.
AKP eğer bu ülkeyi çağdaş
medeniyet ülküsünden uzaklaştırmaya çalışıyorsa kusura bakmayın ekonomi biraz sarsılacak, insanların cebi biraz yanacak diye yaptıklarına göz yumulamaz. Adalet bunun için var. Birilerinin çoğunluk olması haklı olduklarını göstermez. Milletlere, doğru yolu, çoğu zaman, haklı
azınlıklar göstermiştir. Ben olaya böyle bakmak istiyorum.
Üstelik
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı
Abdurrahman Yalçınkaya, AKP’nin kapatılması için açtığı
davaya
delil olarak yüzlerce belgeyi ve yine onlarca klasör dolusu ek belgeyi toplamış. Diyeceksiniz ki o belgeler
gazete haberlerinin kupürlerinden ibaret. Ve yine biliyorum ki diyeceksiniz ki o haberlerin bir çoğu yalanlandı. Yani yalan olduğu ortaya çıktı. O toplanan belgelere yalan demek öncelikle bir basın mensubu olarak kendi meslektaşlarımı yalanlamak olur.
Kimse kusura bakmasın, medyayı karşıma almam. O kadar gazeteci yalan yazdı demem. Ki doğru olanlarla ilgili iddialarda laikliği hiçbir şekilde zedelemez tam tersine demokrasinin bir gereğidir dediğinizi duyar gibiyim. Ne yani siz yıllarca hukuk eğitimi almış,
Türkiye’nin yargıdaki en önemli koltuklarından birini işgal eden Başsavcıdan daha mı iyi biliyorsunuz bu açıklamaların laikliği zedeleyip zedelemediğini?
Bir de herkes “Ya nerden çıktı bu dava?” havalarında. İddianameye bakarsanız göreceksiniz
Başbakan Erdoğan
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olduğu dönemden itibaren hazırlanmış. O döneme bile atıf var. Kısacası geleceği gören Başsavcı, bence, taa o günlerden Erdoğan’ı takibe aldı. Ama asıl belgeler 2003 yılından itibaren toplanmaya başlanmış. Bu kadar öngörüsü üst seviyede bir Başsavcıya sahip olduğumuz için kendi adıma gurur duyuyor.
Ortaya koyduğum delillerle de ispatlıyorum ki, kimse bunun birkaç gün içinde toplanıp öyle baştan savma bir tarzdan
Anayasa Mahkemesi’ne getirildiğini iddia edemesin.
O Başsavcı ki, ülkemize yıllarca bir
yargıç olarak
hizmet etmiş 10. Cumhurbaşkanı Sezer tarafından o göreve getirilmiş. Üstelik kendisinden çok daha fazla oy alan başka bir
aday olmasına rağmen. Yani, 10. Cumhurbaşkanı
Ahmet Necdet Sezer,
Çankaya’yı terk etmeden önce son büyük göre olarak Yalçınkaya’yı seçmiştir. Sezer, Yalçınkaya’nın hiç kimseyi takmadan
adaleti yerine getireceğine güvendi ki Çankaya’da tercihini ondan yana kullandı.
Unutmayın! Sezer’de en az Yalçınkaya kadar gözü kara biriydi. 2001 yılında (benimde katkımla ) (katkımı merak edenler olursa başka bir yazımda özellikle anlatırım) Anayasa kitapçığını fırlatarak ekonomiyi nerden nereye getirdiğini herkes hatırlıyor.
O dönemdeki
Hükümet’e tepki olarak askeri
sivil herkesin gözü önünde Anayasa kitapçığı ile birlikte doları fırlattı. Hukuk’a bağlı böyle bir Sezer, bütün hücreleriyle bağlı olduğu
laiklik ilkesinin AKP hükümeti tarafından nasıl sündürüleceğini bildiği için Yalçınkaya gibi bir ismi adeta
emniyet sübabı olarak o koltuğa taşıdı.
Aslında AKP
defteri daha önce dürülecekti. Yalçınkaya’nın böyle bir hamlesine gerek kalmayacaktı. Ama geçmişteki her hamle bir şekilde sonuçsuz kaldı ve hukuki bir müdahaleden geriye başkada çare kalmadı.
Ben bir kez daha herkesi itidalli olmaya çağırıyorum.
Hürriyet Gazetesi de geçtiğimiz gün
Yargıtay Başkanı’nın ağzından manşetine itidalli olun çağrısı yaptı. Nasıl yani mi diyorsunuz? Evinizde oturun sakin bir şekilde
Anayasa Mahkemesi’nin kararını bekleyin. Başsavcıya, yargıya
eleştiri getirecek her hangi bir açıklama yapmayın. Zaten mahkemelerin yükü yeterince fazla. Birde tepki gösteren milyonlarca insana açılacak davaları düşünün hukuk mekanizması resmen tıkanır.
Açılan davadan dolayı ekonomiye bir günde 22 milyar dolar
fatura çıkmış. Canı sağ olsun. Başsavcımdan kıymetli mi? Faizlerin yükselmesi ve ekonomiye yüklenecek diğer zararları nasıl olsa ilerde karşılarız. Türkiye birçok yatırım fırsatını kaçıracak endişelerini de o kadar önemsemiyorum. Türkiye ekonomisi, körfez ülkelerinden yada batının bazı yatırımcılarından gelecek 20-30 milyar dolara mı kaldı. Bu ülke çok güçlü bir ülke, bu günleri de aşacaktır. Dedim ya yargınızın canı sağ olsun.
İnanın, ben böyle baktım ve kendimi çok rahat hissettim. Size de
tavsiye ederim. Komploya düşmeden, olaylara safça bakın, çok rahatlayacaksınız. Asık suratlı o
Cumhuriyet Başsavcısı’nın, aslında ne kadar
tatlı bir insan olduğunu göreceksiniz.
Ama yok ille de komplo teorileriyle bakacağım diyorsanız bir sonraki yazıma bakın asıl süreci o yazımda anlatacağım.
Not: Yazım çok
ekonomik olmadı, kusura bakmayın.