Bir taraftan petrol ve gaz
boru hatlarıyla bir enerji merkezi haline gelirken diğer taraftan kendi enerji kaynaklarını harekete geçirme çabasını arttırıyor.
Önümüzdeki dönem hem
Türkiye’nin hem de dünyanın bugünkünden çok daha fazla enerjiye ihtiyacı olacağı aşikar. Bu sebeple enerjiye yapılan her yatırım karlı bir yatırım olarak görülüyor.
Daha önceki yazımda bunu vurgu yaparak Türkiye’nin en büyük gruplarının enerji yatırımları için kolları sıvadığına dikkat çekmiştim. Yani Türkiye’nin bir an önce, son yılların moda sözüyle, “enerji arz güvenliğini” sağlamaya çalışıyor.
Aksi taktirde
Rusya ve
İran’ın insafına kalırız ki, dünyada hiçbir
ülke, bu iki ülkenin insafına kalmak istemez. “Rusya,
Ukrayna ile gerilim yaşıyor, acaba gaz akışı kesilir mi?” İran’da kış
soğuk geçiyor, aşırı
tüketim dolayısıyla vanalar kapatılacak mı? “ Türkiye, bu iki gerekçe yüzünden son yıllarda zor kışlar geçiriyor. İki ülkeyle ilgili problemler Türkiye için korkulu
rüya gibi. Bu korkulu rüyadan kurtulmak için her türlü çabayı göstermek gerekiyor.
Ancak bugün enerji konusunda farklı bir noktaya dikkatinizi çekmek istiyorum.
Hükümetin, enerjiye yatırım yapan şirketlerin yada yeni enerji kaynaklarıyla ilgili bilimsel çalışmaların dışında bir konuya. Biz bu konuda ne yapabiliriz?
Enerjinin arz güvenliği için bizim üstümüze ne düşüyor? Biraz buna bakmak gerek. Çünkü bunu yapmak çok daha kolay. Nasıl mı?
Türkiye, enerji tüketimine 2007 yılında 50 milyar dolar harcamış, Bu tükettiği enerjinin yüzde 30’u , yüzde 40’ı binalarda harcanmış. Ve ne kadar acıdır ki o binaların yüzde 90’nı yalıtımsız. Anlayacağınız binalarda ister
ısınmak için ister serinlemek için kullandığımız enerjinin büyük bölümü israf oluyor.
Oysa binalara ısı yalıtımı yapılsa faturalar yüzde 50 ucuzlayacak. Yanlış duymadınız yüzde elli. Yani yapılan israfın büyüklüğü gerçekten korkunç. Sadece bina yalıtımı sayesinde her yıl 7 milyar dolar tasarruf sağlanabilecek.
Kaç kişinin aklında kaldı bilmiyorum ama Hükümet bu verileri göz önüne alarak 2008 yılını “ENVER” yani enerji verimliliği yılı ilan etti. Amaç,enerjinin en verimli şekilde kullanılması. Hükümet’ten sonra bu kez İZODER, “Yalıtım
Yatırımdır” kampanyası ile herkesin dikkatini bu konuya çekmek istiyor. Yakında bu konudaki uyarı filmler televizyon ekranlarda boy gösterecek.
Her iki kampanyada son derece önemli ve faydalı. Ancak önemli bir açmaz var. Malum yalıtım harcaması epey pahalı bir yatırım. Binalara böyle bir harcama yapmak için ciddi bir bütçeye ihtiyaç var.
Burada iş biraz
finans sektörüne düşüyor. Finans kuruluşları ve bankaların bu konuya yönelik sunacağı
kredi destekleri son derece önemli hale gelecek. Yapılan yalıtım harcamaları birkaç yıl içinde kendini rahatlıkla amorti ediyor. Yani, yalıtım harcamaları için verilecek kredi, tüketicilere diğer kredileri kullandığına benzer bir yük getirmeyecek. Bankaların her gün farklı kampanyalarla kredi seçenekleri sunduğu şu günlerde böyle bir
açılım hem bireyler, hem de ülke ekonomisi için son derece yararlı olacaktır.
Bu iki kampanyayı gerçekten ciddiye alın. İşin
ekonomik yönü kadar çevresel yararları da var. Yalıtım sayesinde, daha az enerji harcanacak, atmosfere daha az gaz salınacak ve küresel ısınma riski daha da azalmış olacak. Kendi bütçeniz, ülkeniz ve dünyanız için yalıtıma yapacağınız harcama gerçekten bir yatırım olacaktır.