12
Eylül darbecileri yargılanabilecek mi?
Hayır kampanyacıları 'yargılanamazlar' diyorlar. Amaç da
12 Eylül'ün
ülkücü ve
Kürt mağdurlarını
referandumda '
evet' cephesinden koparmak.
Yargılanamayacaklarını öne sürenlerin temel tezi, 30 yıllık zamanaşımı süresinin 12 Eylül 2010'da dolacağı, dolayısıyla
dava açılamayacağı...
Darbe kararı ve
yönetime el koyma operasyonunun başlangıcı olan 12 Eylül günü yapılanlardan dolayı 30 yıllık zamanaşımı süresinin referandum tarihinde dolacağını kabul edelim. Peki, darbe yönetiminin 13 Eylül 1980'den itibaren işledikleri yüzlerce, binlerce suçtan yargılanmaları için söz konusu 30 yıllık zamanaşımının dolmayacağını biliyor muyuz?
Darbe bir günlük değildi; üç yıl sürdü... Darbecilerin işlediği suçlar da 13 Eylül'de bitmedi. Mamak,
Diyarbakır, Metris cezaevlerinde işkenceler 13 Eylül 1980'de yeni başlıyordu. Yani 12 Eylül sonrası işlenen suçların çok büyük çoğunluğu için 30 yıllık zamanaşımı varsa bile bitmedi...
Cezaevlerinde gözaltında bulunan binlerce kişiye işkence yapanlar, bunlara emir veren
sıkıyönetim komutanları ve cunta yönetimi silsile yoluyla sorumlular ve yargıya
hesap verecekler.
Üstelik bazı hukukçulara göre otuz yıllık zamanaşımı referandumla geçici 15. madde kaldırıldıktan sonra başlayacak. Kenan
Evren hakkında dava açmaya kalkıştığı için meslekten men edilen savcı Sacit Kayasu'ya göre geçici 15. madde yargılamalar önünde hukuki bir engel. Ancak bu hukuki engel ortadan kalktıktan sonra zamanaşımı işlemeye başlayacak.
Ama bütün bu detayların ötesinde yalnız 12 Eylülcülerin değil 27
Mayısçıların da yargılanmasını mümkün, zamanaşımı iddialarını anlamsız kılacak hukuki bir durum var; uluslararası sözleşmeler ve içtihatlar 'insanlığa karşı suçlar' söz konusu olduğunda zamanaşımına bakmıyor. Önceki gün Today's Zaman'daki yazısında İnsan Hakları Gündemi Başkanı Orhan Kemal
Cengiz bunu ayrıntılarıyla izah etti.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi aldığı birçok kararda 'suç işleme tarihine bakılmaksızın insanlığa karşı suçlarda zamanaşımı yargılanmayı önlemez' hükmünü vermiş. Yine
AİHM kararlarına göre insanlığa karşı suçlar söz konusu olduğunda yasalar geriye doğru da uygulanabilir.
27 Mayıs ve 12 Eylül darbeleri 'insanlığa karşı suç'tur. Bu kavram son ceza yasasıyla bizim hukuk sistemimize de girdi. TCK 77. madde insanlığa karşı suçu şöyle tanımlıyor: 'Aşağıdaki fiillerin, siyasal, felsefi, ırki veya dini saiklerle toplumun bir kesimine karşı bir plan doğrultusunda sistemli olarak işlenmesi, insanlığa karşı suç oluşturur: kasten öldürme, kasten
yaralama, işkence, eziyet, kişi hürriyetinden yoksun kılma, cinsel saldırıda bulunma'... ve TCK 77'nin son bendi: 'Bu suçlardan dolayı zamanaşımı işlemez'.
12 Eylül darbesi yukarıdaki tanıma göre 'insanlığa karşı suç'tur.
'Siyasal, felsefi, ırki veya dini saiklerle' sistemli, organize bir dizi suç işlenmiştir. Belli siyasi gruplar
hedef alınmış, özgürlükleri yok edilmiş, işkencelerden geçirilmiştir. Cunta'nın liderine göre 'bir sağdan bir soldan' adam asmaya özen gösterilmiştir!
650 bin kişi gözaltına alınmış, 1 milyon 683 bin kişi fişlenmiş, 14 bin kişi vatandaşlıktan çıkarılmıştır.
Askerî yönetim boyunca kuşkulu ölümlerin toplamı 419 kişidir. 50 kişi idam cezasıyla öldürülmüş, aralarında 3 bin 854 öğretmen, 120 üniversite
öğretim görevlisi ve 47
yargıç da olan toplam 14.509 memurun işine hiçbir hukuki süreç işletilmeden bir emirle son verilmiştir. 350 bin kişinin pasaportları alınmış,
seyahat özgürlükleri yok edilmiş,
siyasi partiler ve sendikaların yanı sıra 23 bin
dernek kapatılmıştır.
Nedir bunlar? İnsanlığa karşı suç... Bu suç kimsenin yakasından düşmez. Sadece 12 Eylül darbecileri değil 27 Mayısçılar da yargılanacak.
Yunan cuntasının liderleri birer birer hapiste ölüyor. Pinochet doksan yaşında yargılandı. Bizim darbecilere de 12 Eylül 2010'dan sonra rahat uyku yok.