Anadolu ayağa kalkıyor. Siyasette, ekonomide, sporda Anadolu ayağa kalkıyor. Donanımlı, dünya standartlarını yakalamış ve iddialı... Kendi kaderine el koyan, bağımsız ve özgüven sahibi bir 'aktör' oluyor.
Anadolu'nun enerjisini, dinamizmini, istekliğini hesaba katmadan
Türkiye'yi anlamak mümkün değil.
Sadece
Ankara bürokratlarını ve
İstanbul burjuvazisini izleyerek, sadece onları dinleyerek Türkiye'yi anlamaya ve açıklamaya çalışanlar yanılmaya mahkûmlar. Çünkü Türkiye onlardan ibaret değil; hâlâ sesleri çok duyuluyor olabilir. Ama bu
ülkenin 'itici gücü' Anadolu'dan geliyor artık. Yıllar sonra geçen hafta TÜSİAD'ın ilk kez MÜSİAD'la buluşması ilginç değil mi? Bükemediği eli sıkıyor İstanbul
sermayesi.
Bu, siyasette de farklı olmayacak. Toplumu, ekonomiyi, düşünceleri,
yaşam biçimlerini istediği gibi yönetebileceğini sanan 'bürokratik merkez'i çoktan aşan yeni bir Türkiye var. Bırakın yönetmeyi, 'bürokratik merkez' bu yeni Türkiye'yi anlamaktan bile aciz. Geleceklerini, kariyerlerini ve kazançlarını çökmekte olan bu köhne yapıya bağlayanlar da kaybedecekler. Devletin koruması ve kayırması olmadan 'en iyi' olanın kazandığı bir serbest
rekabet ortamına doğru ilerliyoruz. Demokratik rekabette siyasetin, piyasa ekonomisinde ekonominin en iyilerini
tercih ederek '
sivil' dinamiklerin yönettiği bir ülke oluyoruz.
Daha on yıl önce 28
Şubat sürecinde 'yeşil sermaye' denilerek yok edilmeye çalışılan Anadolu sermayesi dünya ile bütünleşerek '
doğal korunak'lar kazandı bürokrasiye ve büyük sermayeye karşı. İstanbul sermayesinin Anadolu'daki 'ajente'leri değil artık; bırakın İstanbul'u dünya ile rekabet edebiliyorlar. Büyük sermayenin dünyadaki 'ortaklarını' devraldılar. Bugün
ihracaat yapmayan, üniversitesi bulunmayan il yok.
Kısaca 'merkez'in hegemonyası çöküyor. Siyasette de, ekonomide de, sporda da böyle...
Bursaspor lig
şampiyonu. Genç
teknik adam
Ertuğrul Sağlam'ın
futbolcuları Daum'un, Rijkaard'ın, De-nizli'nin Güneş'in, yani
yerli ve
yabancı teknik 'elit'in
takımlarını geçip şampiyon olmayı başardı.
Bursaspor '
yıldız' futbolculardan oluşmuyor belki, ama 'takım'. Kararlılık ve inançla 'işini' en iyi şekilde yapmaya çalışan bir
ekip. Maddi sınırları da zihinsel sınırları da aşmayı başardılar. Hakan Şükür'ün dediği gibi, 'profesyonel ahlak' kazandı...
Pazar gecesi Türk futbolunda '
dört büyükler' sözü de tarihe karıştı. 'Beş büyük' sözü de gerçeği tam anlatmaz. Artık herkes büyük. Çağ, 'hegemonlar'a meydan
okuma, kafa tutma çağı... Alttan gelenin müthiş azmi, isteği ve çabası üstteki yapıları çökertiyor. Bursaspor, şampiyonluğuyla bunu bir kez daha ispat etti.
Sermayesi ve medyasıyla İstanbul merkezli 'kurulu düzen' bu yıl futbolda istediğini alamadı. Kupada
Trabzonspor, ligde Bursaspor 'kurulu düzen'e başkaldırıp şampiyonlukları Anadolu'ya taşıdılar. İstanbul hegemonlarının
kupa kaldıramadığı bu yıl 'Anadolu ihtilali'nin futbola da damgasını vurduğu bir yıl olarak hatırlanacak.
Hegemonların kendilerine çizdiği sınırları kadermiş gibi kabul etmeyen 'çevre'nin başarısı bu. Geçen yıl 'İstanbul efendileri'ni
Sivasspor zorlamıştı. Bu yıl Bursaspor... Gelecek yıllarda da neden
Gençlerbirliği,
Kayserispor,
Gaziantepspor,
Eskişehirspor ve diğerleri olmasın? Tamam, futbol bir
endüstri, büyük finansman, ciddi altyapı gerektiriyor. Ama bundan da ibaret değil. Üstelik Anadolu takımlarının yaslanabilecekleri bir sermaye,
toplum ve medya da artık var. Bursaspor'un bu yılki başarısı kuşkusuz Anadolu takımlarını kamçılayacak. Her takım 'büyük', her takım şampiyon adayı. Herkes kazanılmış imtiyazlarını unutsun, tam rekabete, yarışa hazır olsun. Bu, sporda da, iş dünyasında da, siyasette de geçerli.
Trabzonspor'u da
tebrik etmek gerek. 'Anadolu'dan ikinci bir şampiyon çıkmasın' düşüncesiyle Fenerbahçe'ye 'yatmadı'. 'Kupa benim, lig senin' muvazaasına
prim vermedi. Teslim olmadı, futbol oynadı. Bursaspor'u gönülden tebrik ediyorum. Urfa'dan Van'a, Kars'tan Mardin'e şampiyonluklarının gönülleri titrettiğini, kutlandığını unutmasınlar.
Anadolu daha çok başarıya gebe...