Benden duymuş olmayın, G7'ler toplanıp dünyanın derdine çare arayacaklarmış!
ABD,
Japonya,
Almanya,
İtalya,
İngiltere,
Kanada,
Fransa. Almanya ve Kanada kısmen iyi olsa ne yazar. Kelin ilacı olsa başına sürermiş. Yedi ölüden bir diri çıkmaz. Yanlış ülkeler, yanlış ilkeler ve paradigmalar üzerinden toplanacaklar.
Bu sütunda uzun süreden beri hem '
kriz yolda geliyor' temasını işliyor hem de
Türkiye'nin krize nispeten hazır olduğunu ifade ediyordum. Dahası, 'kriz dönecek, biz kazanacağız' diyordum.
Borsa keskin düşmüşmüş, elinin körü. Bunu anlamak yerine, yılda dört mevsimin olduğu bu topraklarda kış geldi diye bahardan umudunu kesenlere acıyorum. Benim ruhum bütün mevsimlere muhtaçtır. Kışın baharı, baharda kışı özlerim ben. Türkiye'nin kendi yakın tarihinde ve son zamanlarda dünyada olup bitenleri görüp, büyük resmi fark edemeyip, yukarıdaki Türkiye ufkunu kavrayamayan kişilerin bence Türkiye'de siyaseti de işadamlığını da artık bırakması lazım.
CHP Türkiye'de neden kaybediyorsa, bu türden işadamları da aynı nedenle kaybedecek. Çünkü Türkiye'nin içine girdiği patikayı, değişimi, dünyada kırılan, kayan fay hatlarını, yükselen ve gerileyen
sektörleri, kazanacakları ve kaybedecekleri hâlâ okumakta zorlanıyorlar. Bu türden siyasetçiler ve işadamları hâlâ babalarının Türkiye'sinde ve dünyasında yaşadığını zannediyor.
İşadamı olup bitenlere doğru tepki vermiyor. Türkler adeta yoldan geçeni çevirip fikrini soran bir millettir. Dünyada 'fikir sormak' bu kadar beleş değildir. Ayrıca ehli ile yapılmayan istişare ya dinden ya candan ya da maldan eder. Öte yandan kimden
akıl alırsa alsın, Türkiye'de esnaf ve
işadamı zaten aldığı akla uymaz. Kazara getirmişse de birkaç seansta danışmanı filan kovar, ne biliyorsa kaldığı yerden devam eder. Peki neden sormadan da edemez? Ola ki kafasındaki şablonu doğrulatacak birini bulur da o yanlışı huzur içinde icra eder. Batarsa da nasıl olsa suçlu başkası olacaktır.
Dünyada 'Kara Pazartesi' yaşanırken hafta başı İstanbul'daki önemli bir sektör federasyonu sinemacı Gani Müjde'yi işadamlarına konuşmacı olarak davet etmiş. Katılan bir kişi 'hocam yaklaşık 12.500 TL'ye gece boyu şamata,
gargara yaptık' dedi. Bir şey daha dedi: 'Senin konferanslarına katılmış bir kişi olarak ilk defa sana acıdım.'
Neden ki? Demek ki işi farfaraya getirmek de işadamına moral motivasyon kazandırıyormuş. Öyle bizim gibi -
Allah bereket versin-
boğaz tokluğuna
dokuz doğurarak tespit edilmiş stratejiler, tespitler, dersler, yol yordam göstermek çok da matah bir
bilim adamı tavrı değilmiş. İşadamı susuzluğa değil de imaja değer veriyorsa, yapacak bir şey yok. Kendi adıma krizlerin, bütün bu yanlış yapıları düzelteceğini düşünüyorum. Yanlış dengeler yıkılıp daha etkin ve isabetli olanlar kurulacak.
Bu arada kriz ortamının ilk konferansını salı gecesi
Küresel Atılım
Sanayici ve İşadamları Derneği'nde (KASİD) verdim. Dernek,
MARİFED ve TUSKON'a bağlı. Yani arkası sağlam. 2009 krizi patlak verdiğinde ilk konferansımı yine KASİD'de vermiştim. Hazır 500 kişiyi karşımda bulmuşken önceki konferanstaki tahmin ve iddialarımı bir kez daha hatırlattım.
Bu konferansta daha çok hükümetin alması gereken acil tedbirleri ve işadamının kriz ortamında nasıl davranması gerektiğini tartıştık.
Hükümet öncelikle işten çıkarmaların, kredileri geri çağırmaların, haksız rekabete meyletmelerin önüne geçmeli. Krizde voleyi vuranları durdurmalı. 2009'da bu konuda çok yanlışlar yapıldı. Bilhassa toplumsal doku ve istihdamın merkezinde yer alan KOBİ'lerin korunması öncelikli.
Sonuç, tomurcuk verme yetisini ve derdini kaybettiği için kütüğe çalan
yaşlı ağaçlar ortadan kırılıyor. Bu, kapitalizmin kaderi. Peki kütükten size ne? Kadere direnerek başını taşlara çalmak yerine, kader rüzgazlarıyla ahenkli bir şekilde dans etmeyi becerenlere, bu ırmaklarda yıkananlara gelecek göz kırpıyor. Bu, krizin müjdesidir. Mezarlık sakinlerini bırakın!