Türkiye'de işsizliği ve cari açığı kabul edilebilir seviyelere düşürmek için Milli Egemenliğin ikame edilmesinin iki hayati şartı var: Haziran seçimlerinde istikrar korunmalı, değişim devam etmeli ve seçimin ardından
sivil bir anayasa yapmaya gerçekten
taraftar bir hükümet kurulmalıdır.
Kendisi '
kamera şakası' olarak ortaya çıkan kişi, Ecevit'in kasketiyle adam olacağını zannederken, rejimini şişman kedisinin şapkasından da tavşan çıkartmaya çalışıyor.
Demirel üzerinden sürdürülen
Ergenekon tasarımıyla adım başı bir
vaat paketi açıklıyor. Bunun adına biz 'beş senede nasıl
Yunanistan olunur'
modeli diyoruz. Rejimin bu son kapıkulu döndükten sonra Türkiye her iki buçuk senede bir (1994, 1999, 2001) krize girdi. Ancak onun paltosuna sarılırsa kısırlıktan kurtulup doğurgan olmayı uman kişi,
araba ve ev anahtarına bir de 'geçim garantisi anahtarını' ilave etti. İsteyen reyini verir, üçü olmazsa da, hiç olmazsa üçten birini alır!
Türkiye'de hem işsizliğin hem de cari açığın çözümü neredeyse birbirinin içine geçmiştir. Reçetemiz kısa ancak iş çok zor:
(i) Halen GSYH'nın %13'lerinde gezen çok yetersiz iç tasarrufların ilk etapta %20'lere, uzun vadede %25'lerin üzerine çıkartılması şart. Bunu yapana kadar Türkiye'nin
yabancı sermaye çekme kapasitesi, strateji, politikaları hızla geliştirilmelidir. Satın alma ve birleşmeler bir yana, Türkiye 'sıfırdan yatırım' çekme konusunda başarılı sayılmaz.
Başbakanlık Yatırım Ajansı 2006 yılında 'doğdu' ancak şimdiye kadar yaptıklarına bakılırsa 'prematüre bir
doğum' bu.
(ii)
Enerji strateji belgesinde iyi tespit edilen yol haritasına uygun olarak enerji bağımlılığı tedricen kabul edilebilir düzeye çekilmeli. Türkiye çok bağımlısı olduğu enerji, maden,
gıda alanlarındaki temel emtialarda küresel bir
oyuncu duruşu ile tedarik-arz güvenliğine odaklanmalı.
(iii) Türkiye'de şirketlerin, işadamının,
üretim dokusunun, sanayi sektörlerinin, tarımın katma değer odaklı dönüşüm süreci ağır-aksak gitmektedir. Bu konuda model doğru ancak
uygulama yeterince kararlı ve etkin değildir. Türkiye
yerli sermayeyi iyi yönetemiyor,
disiplin altına alamıyor. Daha açık ifadesi ile, bu
ülkeden para kazananlar, her türlü desteğe rağmen yassı çelik,
makine, petrokimya, araba,
iş makinesi, dayanıklı
tüketim aletleri için nitelikli yatırıma ikna edilemiyor. Montajcılık ve fasonluluk hâlâ daha
tatlı geliyor. Türkiye'nin icracı bakanlıklarının artırılması isabetlidir. Geçmiş tecrübelere göre, bilhassa
Tarım Bakanlığı ile
Sanayi Bakanlığı 'gerçekten' ehil ellere emanet edilmeli.
(iv) Türkiye nitelikli beşeri sermaye alanında fena halde patinaj yapmaktadır. Son yıllarda eğitimin bütçesi takdire şayan bir şekilde artmaktadır. Ancak okul,
sınıf, öğretmen ve bilgisayar sayısını artırmak, yani niceliksel
büyüme gerekli ancak yetersizdir. Esas olarak eğiticilerin eğitilmesi, tedrisatta piyasa-talep uyumlu bir devrimin yapılması, özel sermayenin, her bir sektörün kendi strateji ve ihtiyaçlarına göre uygun
destek-denetim modeliyle acilen devreye sokulması gerekir. Bu yöndeki reformlar şiddetle engellenmektedir. Hâlâ askerler ve yargıçlar vesayeti altında inleyen ülkemizde iş için insan değil, 'sağdan hizaya girecek' kurşun asker yetiştirilmek isteniyor.
Destek verip neden
yerli oto ürettiremedik. Otomotivde boy gösteremeyip de sanayileşen bir adet ülke var mıdır?
Devrim arabasına, Anadol'a ne oldu. Birinin benzini bitti, diğerini
eşek yedi! Eşek dağa kaçtı. Dağ da yandı, bitti, kül oldu. Halkı eğitimsiz, verimlilikten kopuk bir tarıma çakıp taşrada bloke ederek, şehirde de her yeri KİT mantığıyla yeniden çürüterek işsizlik çözme vaadinde bulunuyorlar.
Madem köyde yaşamak güzel,
yalı solcuları ve aydınları durmasın ömründe bir kez köye gitsin. Benim ailemde dokuz kardeşten bir ben kazara okuyabildim. Halkımız şehre gelecek,
TOKİ benzeri desteklerle
ucuz konut sahibi olacak, eğitilecek, zaman içinde istihdam edilecek,
Anadolu çocukları bu ruhsuz ve merhametsiz şişman kedilere
rakip olacak