Yazmak için çok önem verdiğim konuları güya en isabetli bir konjonktürde yazarım diye
ihmal ediyorum.
'Çok da önemli olmayanlar hele bir aradan çıksın da sıra önemlilere gelsin' derken, bakıyorsunuz hiç de öyle olmuyor. Bir
Türkiye hastalığı olarak kötü gündemler, iyi gündemleri kovuyor. Çakallar ve kurnaz Ceyar'lar tam da bunu istiyor. İnadına bu dehlize düşmekten kaçmalı, ülkemiz adına umuda, aşka, heyecana yelken açmalıyız.
Türkiye'nin krizden pozitif yönde ayrışmasının önemli bir yolu da cari açığı kapatacak katma değeri yüksek başlıca
sektör ve alt sektörleri ele alıp her birine ayrı ayrı eğilmekten geçiyor. Burada kamu-
özel sektör sinerjisi kritik önemde. Örneğin
yerli otomobil bu türden ciddi manada takip edilen konulardan biri. Yerli otoyu daha önce başkaları da hem de defalarca konu etmişti. Ancak sırtını militarizme dayamış montajcı-fasoncu sermayedarlar kolay ve tekelci kazançlarından vazgeçmek,
emek vermek istemiyorlardı.
Şimdi
Başbakan'ın önerisi karşısında paniklediler. Çünkü arkasında kapı gibi milli egemenlik var. Bu yüzden 'cari açık ve işsizlik bir
demokrasi sorunudur' diye defalarca yazdım. Çünkü Türkiye'nin yarısı kadar nüfusu, sekizde biri kadar coğrafyası olan, daha 1950'de büyük bir kardeş kavgası ile darmadağın olan G. Kore'nin başarıp dünyaya sunduğu onlarca küresel markaların Türkiye'de neden ve nasıl üretilemediğinin başka açıklaması yok. Orada devlet bunları sermayedara yaptırmaya muktedir oldu. Bizde tarihten gelen muktedir devletimiz elitlere peşkeş çekildi. Ahbap-
çavuş kapitalizmi ülkeyi bir rüşvet ve yolsuzluk bataklığına döndürdü. Halkımız çete, cunta zulmü altında inletildi.
Devran değişti. Son günlerde cari açığı
kapatma konusunda bütün ekonomi yönetiminde hummalı bir çalışmanın varlığı dikkat çekiyor. Belli ki Başbakan, onların da performansını bu soruna yaptıkları somut katkı ile ölçecek. Doğrusu da bu. Yoksa ustalık dönemi argümanı güme gider. Kimi yakıta katılacak biyodizelin, kimi madenlerin tam teşekküllü ve katma değerli işlenerek ihracatının, kimisi
gayrimenkul alımında mütekabiliyetin kaldırılması sonucunda yabancılara satılacak varlıkların cari açığa yapacağı olumlu katkıyı hesaplıyor. Aslında hepsiyle ilgili söylenecek olumlu ve olumsuz çok söz var. Ancak bugün ben konuyla ilgili olarak 'yolunu gözlediğim yeni nesil bir
girişimciden' bahsederek, bir sonraki yazıda olayı cari açığa bağlayacağım. Eğer milletimize örnek ve önder modeller gösterebilirsek, gördüğü ve fark ettiği bir şeyi insanımız zaten çok büyük bir hızla hayata geçirebiliyor. Bu yüzden tarımda, hayvancılıkta, sanatta, eğitimde, sanayide örnek ve önder modellere yatırım yapan girişimci sermayedarlarımızı gerçek bir kahraman olarak görüyorum.
Bu kahramanlardan biri de
Vural Ak.
Japon sanayi ve ticaret devi
Mitsubishi ile yaptığı ortaklıkla, otomobil kiralama piyasasının dev bir lider kuruluşu haline gelen Intercity'nin patronu Vural Ak, ideal girişimcilik ve işadamlığı konusunda tam bir 'kitabi örnek' sunuyor. Bu meyanda bireysel fayda ile sosyal faydayı birleştirmeyi, pozitif dışsallıkları yüksek kritik değerde kamusal mal üretmeyi, amme menfaatini çok önemsiyor. Daha düzgün bir ifade ile, toplumdan kazandıklarını, yine katma değeri yüksek, nitelikli mecralar üzerinden topluma döndürme konusunda çok arzulu. Biz bu ülkede halkın sakalında oturup bıyığı ile uğraşan 'yabancılaşmış' sermayedarları da çok gördük.
Örneğin Vural Ak ABD'de, meşhur George Mason Üniversitesi'nde
Küresel İslam Araştırmalar Merkezi'nin kurulmasını destekliyor ve sponsorluğunu yapıyor. Şu sıralar Türkiye'nin hacet kapılarını büyütmek için medya sektörüne iddialı bir giriş yapmanın hummalı çalışmalarını sürdürüyor. Kurduğu
vakıf üzerinden
yoksul ve başarılı talebelere burs veriyor. Vural'ın yaptığı anlatılmayı hak eden 'önder, örnek ve fedakâr' işlerden biri de tarım alanına yaptığı yatırımlar. Vural Ak için bir yazı yetmez.