Tarım ve hayvancılık alanında birçok
üründe bizim halkımız neden dünyanın en yüksek fiyatını ödüyor?
Bu soru önemli. Cevabı da çok açık: Korumacılık ve verimsizlik. Çağdaş bilgi ve akla göre işin hakkını vermiyoruz. Türkiye'nin ev ödevi, tarımda verimlilik ve rekabettir. Bunu engelleyen ve öteleyen bütün kurgu,
teşvik ve politikalardan vazgeçmek gerekiyor.
Örnek verelim. Türkiye'de
ceviz ve bademin yüzde 80'i
ithal ediliyor. İç cevizin kilosu ortalama 25 TL. İstanbul'da 40 TL'ye kadar çıkarken, sözde 'ceviz diyarlarında' 20 TL'den aşağı bulmak zor. Geçenlerde Ukrayna'nın başkenti Kiev'de bir akşamüstü, tenha bir
pazar yerinde iç cevizin kilosunu sadece 8 TL'ye buldum. Hem de ne ceviz, bir tane parçalanmış yok, yekpare ayıklanmış. Tezgâhın sahibi Azeri teyze, cevizin
Kırım ve Bahçesaray'dan geldiğini söyledi. Sözde iç piyasayı koruyacaklar ya, devlet basıyor vergiyi, fiyatını üçe katlıyor. Biz de komedyen Cem Yılmaz'ın meşhur ettiği 'buzlu bademi' işte böyle yiyoruz!
Oysa tarım öyle değil, bakın nasıl korunur, kollanırmış. Yazın yakından gidip incelediğim ve işin hakkını verdiğini gördüğüm meyvecilik uygulamalarından birine de Intercity Araç
Kiralama şirketinin sahibi
Vural Ak'a ait
Eylül Tarım
imza atmış.
Manisa Kula'daki badem, ceviz ve
Çanakkale Ezine'deki nar ve badem çiftliklerini gezdim. Şirket ne 'organik tarım' fantezisine, ne de geleneksel tarım safsatasına inanıyor. Çözüm 'iyi tarım' uygulamalarında. Yani
ıslah edilmiş
tohum-fide, bitkinin ihtiyacı kadar
gübre, ilaç ve su kullanımı ile her türlü ilaç kalıntısının yok edilmesi temel ilke.
Şirket 2005'ten beri yaklaşık 5000 dönüm
arazide ceviz, badem ve nar
üretimine soyunmuş. Ancak yekpare, parçalanmamış arazi bulana aşk olsun. Aynı büyük masraflar birçok yerde tekrarlandığından, etkin ölçek kaçıyor, işin yüzü astarından pahalı hale geliyor. Daha
miras kanunu çıkacakmış da uygulanacakmış da, araziler parçalanmayacakmış da... Ölme eşeğim ölme!
Hazine ve
Tarım Bakanlığı arazi tahsislerinde çok daha yapıcı olmalı. 'Devletin arazilerini peşkeş çekme' geyiğini boşverin. Araziler dağ-bayır, biz fakir mi kalalım? Devlet, halka,
girişimciye usulüne göre
rant oluşturan müessesenin adıdır. Yani pastayı büyütmek için vardır. Her yere engel koymak için değil!
Eylül Tarım bilhassa Ezine'de adeta kayaları kırıp kaldırarak akla ziyan bir üretim alanı açmış. Bunun sulaması, sondajı vs. de unutulmamalı. 6 yılda devlet desteği almadan 12 milyon dolar yatırım yapılmış,
hedef 15 milyon.
Yatırımın geri dönüşü yaklaşık 10 yıl. Vade belki uzun gibi, ancak bademde 5, cevizde 7 senede hasat başlıyor. Sıkı durun, uygun iklim ve tarım koşullarında cevizde 140, bademde ise 60 sene yüksek düzeyde sürekli ürün alınabiliyor.
Keza, yakında ceviz-bademde ithalat duracak, kıraç topraklar tarıma açılacak, istihdam sıçrayacak, gelir artacak, gariban köylüler işte o zaman yerlerinde-yurtlarında kalabilecek,
erozyon önlenecek, hava temizlenecek. Keza, depolama, işleme, pazarlama, şeklindeki katma değer zinciri alıp başını gidecek. En önemlisi de halkımız örnek
model görecek, işi kavrayacak. Yani, nereden baksanız bir katma değer zinciri var.
Cevizin sağlık ve
besin değeri biliniyor. Yerli çeşitleri ıslah çalışmaları tatmin edici sonuç vermedi,
kereste olup, mobilyaya gitti. Rağbet,
yerlinin tam on katı verimliliğe sahip
Amerikan çeşitlerine kaydı. Yerli bademde de durum aynı. Eylül Tarım bu yüzden Amerikan,
Fransız ve
İspanyol çeşitlerinin üretimini yapıyor.
Geçen yazıda Vural Ak için aynı zamanda bir 'sosyal proje adamı' demiştik. Tarımda da kendisine yakışanı yapıp 100 bin fakir
aileye 10'ar adet ceviz, badem fidanı dağıtımına başlamış. Ana tema, 'ilkokuldan üniversiteye bursunu ağaçtan çıkart!' Hesaplamalara göre 20. yılında bu ağaçlar fakir aile çocuklarına yılda 12 ila 60 bin TL getiri bırakıyor. Erkenden yola çıkan bir aile, ele güne muhtaç olmadan, 'bursunu ağaçtan çıkar' projesi bağlamında, çocuğunu ilkokuldan başlayıp üniversiteyi okutmuş olur.
Devleti
Ankara bürokratları değil de bu türden girişimci '
işadamı aklı' ile yönetebilsek, sorunlar çok daha kolay çözülür.