Bu ziyareti çok mu abarttık acaba diye düşünüyorum. Günlerdir
Ortadoğu'da dolaşan Cheney, Suudiler'le petrol fiyatlarını indirmeyi,
Filistin/İsrail'de “barış”ı mı görüştü? Ziyaretlerinin son durağı Türkiye'de neler konuşulduğuna ilişkin kamuoyuna yansıyan bilgilere bakılırsa biz bu işi abarttık!
Afganistan konusunda tam mutabakat ama asker gönderilmeyecek. PKK'ya karşı
işbirliği aynen devam edecek. Ve haberlerin sonunda; “Cheney Türkiye'den hayal kırıklığı içinde ayrıldı, istediklerini alamadı” notu dikkat
çekici. Zaten S.
Arabistan da İran'a karşı
destek alamamıştı!
Önce
Genelkurmay Başkanı
Orgeneral Yaşar Büyükanıt'ın açıklamasına dikkat çekelim: İlk açıklamasında “Afganistan'a bir tane bile
Türk askeri gönderilmeyecek” demişti. Cheney'nin bölgede turladığı günlerde bu sözünün arkasında olduğunu bir kez daha söyledi. ABD Başkan Yardımcısı Ankara'da iken, hassasiyet gösterip ABD Büyükelçiliği'nde görüşmedi ancak “Afganistan'a asker göndermek TSK'nın değil devletin kararı” dedi. Biraz kafamız karıştı.
Tam mutabakat ile asker göndermeme arasındaki belirsizliği henüz bilemiyoruz. Merak da ediyoruz. Ancak şu an beni ilgilendiren konular sadece bunlar değil. Görüşmelerin neden bu kadar sessiz geçtiği dikkatimi çekiyor. Mesela Başkan
yardımcısı Ankara'daki bilinen görüşmelerinin dışında kimlerle görüştü? Ankara'dan
İstanbul'a sadece turistik ziyaret, tarihi mekanları görmek için mi geldi?
“Cheney, İstanbul'da kimlerle görüştü” sorusunun cevabı belki de bu ziyaretin en merak edilen konusu. Siyasi görüşmelerin dışında hangi çevrelerle bir araya geldi ve neler konuşuldu? Buralarda, “Filistin barışı”nı konuşacak halleri olmadığına göre, Türk siyasi hayatını etkileyecek
müzakereler olmuş olabilir mi? Yazıyı yazmadan önce sadece benim değil, başkalarının da bu sorunun cevabını merak ettiğini gördüm.
Benimki sadece bir merak. Cheney'nin temsilcilerinden biri olduğu o ideolojik kadronun Türkiye'ye bakışını az çok biliyoruz. “Yeni yetme aydınlar”ıyla birkaç yıldır bazı
gazete ve dergilerde ne ağır ithamlarda bulunduklarını da biliyoruz. O zaman bu ziyareti sadece Ankara'daki görüşmeler ve sadece medyaya sızan bilgilerle algılamak bana pek yeterli gelmiyor. Öyle olsaydı ziyaretin hiçbir önemi olmazdı. Ortadoğu'daki turlarından yorulduğu için bu ülkeye nefes almak için, nezaket ziyareti için gelmiş olurdu. Ya da İstanbul'a karısına
halı almak için geldiğini düşünürdük.
Özellikle 2002 yılındaki ziyaretinden sonra bölgemizde bir ülkenin işgal edildiğini, Türkiye'de siyasi tansiyonun yükseldiğini hatırlayınca bu kadar saf olmamak gerektiğini düşünmemek elde değil.
İstanbul gündemi sır gibi saklanan, resmini dahi çekme imkanı bulunamayan Cheney kadar kızı
Elizabeth Cheney'nin temasları da soru işaretleriyle dolu. Ankara'da ne tür temaslarda bulunduğu, İstanbul'da kimlerle görüştüğü önemli. Çünkü o babası'nın kızı ve Ortadoğu'daki ABD stratejilerinin belirgin figürlerinden biri.
2002'de bu köşede onunla ilgili şu notu aktarmıştım: “ABD ve İsrail'in 'Filistin'i yeniden
yapılandırma planı' Ortadoğu projesinin ilk aşaması. Elizabeth Cheney'nin de içinde bulunduğu bir
ekip, gelecekte Filistin'in kimlerin yöneteceğini belirlemek için çalışıyor. ABD ve İsrail'e yakın olmayan hiç kimse yönetimde yer alamayacak. Bütün adaylar Cheney'nin kızının da içinde bulunduğu komisyonun onayını almak zorunda.” Öyle de oldu. Bu projenin uygulanması için Şeyh
Ahmed Yasin'in füzelerle parçalanması, Arafat'ın zehirlenmesi, Filistin'in iç savaşa sürüklenmesi gerekti.
2005 yılında ABD Dışişleri'nde Ortadoğu bölümünün iki numaralı ismi oldu. O tarihteki notum şu oldu: “ABD'nin ve Batı'nın yaşadığımız bölgeye yönelik tasarrufları güvenlik boyutunu aştı. Teolojik bir
tartışma/müdahale söz konusu. Batı,
İslam dünyasına yeni bir
medeniyet projesi dayatıyor. Büyük Ortadoğu Projesi'nin Koordinatörü olan Elizabeth Cheney, aslında bu yeni medeniyet tasarımının sözcülüğünü yapıyor. Filistin'de rejim değişikliği projesinin merkezinde o vardı.
Irak işgalinden hemen önce sahnede yine o oldu.
Suriye'ye yönelik müdahale senaryolarının merkezinde de o var. Ama asıl görevi, güvenlik kuruluşlarından
sivil toplum örgütlerine, 'think-tank'lerden ABD'nin uluslararası 'yardım' organizasyonlarına,
demokrasi projelerinden “İslam'ın reforme edilmesi”ne yönelik çalışmaları koordine etmek.”
Elizabeth, bölgedeki rejim değişikliklerinin koordinatörlüğünü yapıyordu. Suriye muhalefetini bile bir araya toplamayı başardı.
İşgalden önce
Bağdat yönetimiyle pazarlıkları yürütenler arasında o vardı. Ne acıdır ki, o Ürdün'de bu pazarlıkları yaparken Türk medyası Elizabeth'in savaşı önlemek, canlı kalkan olmak için bölgeye gittiğini yazabiliyordu.
Babasının görüşmeleri, İstanbul'daki programı ne kadar önemliyse, onun görüşmeleri de işte bu yüzden o kadar önemli.
“Nerde bu adam, kızı nerde” sorularını sormak ve cevabını aramak önümüzü görebilmek için zorunlu. Bundan sonra iç politikada olabilecekleri dikkatle izleyeceğiz. Ankara'daki görüşmeleri değil İstanbul'daki trafiği merak ediyoruz…