12 Haziran'a ben, 'yüzyıllık fırsat' diyorum. Onun için sadece kendi adıma oy kullanmadığımı biliyorum. İttihat Terakki çetesiyle, kendini bu aziz millete vasi
tayin eden bütün
vesayetçilere "yeter artık!" demek için gidiyorum
sandık başına.
Bayramlık elbiselerimi giyeceğim. Yüzümde kararlılık, umut, heyecan... Öyle yürüyeceğim. Vakit geldi, tamam; gün işte bugün, yarınlarınız aydın olsun ey asırlık hasret çekenler, diye sandıkları bahar çiçekleriyle bezeyeceğim.
Yüz yıldır ilk defa yakalanan
demokratikleşme fırsatını, 9 ay önceki referandumda tecelli eden demokratikleşme işini yarım bırakmamak, tamamlamak için oy veriyorum. İlk defa, devlet kurumlarının içine, aklına, zihniyetine hâkim olmuş, adına vesayet denen zihniyete "buraya kadar!" diye haykırmak istiyorum.
Gözümün önünde mazlum, halkın sevgilisi başbakanımız Adnan
Menderes ve iki bakanının idam sehpalarında sallanışı duruyor. Yüreğim titrerken, mührü basan parmaklarım çelik gibi duruyor. Mağara köşelerinde, çaresiz kuzular gibi birbirine sokulmuş Dersimli çocuk, kadın ve ihtiyarlara
gaz bombası atan zalimleri görüyorum. Dağlara doğru can havliyle kaçarken, onları alçaktan uçarak bombalayan, "
isyan bastırıyoruz..." diye 60 bin insanımızı katledenleri unutamıyorum.
Darbe şartları oluşsun diye, üniversitelerde milletin evlatlarını kışkırtarak, ideolojik cenderelere hapsederek binlercesini birbirine kırdıran zalimleri düşünüyor, mührü öyle basıyorum. Sıkıyönetim komutanları olarak 'devlet' oldukları halde, "Kaybolan devlet otoritesini tesis etmek için müdahale ettik..." diyenlere, "artık oyun bozuldu!" diye oy veriyorum.
Madımak otelinde diri diri yakılan
Alevi kardeşlerim için, Başbağlar'da köy meydanında kurşuna dizilen
Sünni kardeşlerim için,
Abdi İpekçi için, Uğur
Mumcu için,
Savcı Doğan Öz için, Muammer Aksoy için, Çetin Emeç için, Eşref
Bitlis için, Mustafa Özbilgin için,
Hrant Dink için oy kullanıyorum...
Dağlıca şehitlerinin, Heron görüntüleriyle şahadetleri naklen yayınlanan
Hantepe kuzularının kanı yerde kalmasın diye, Türk analarının,
Kürt analarının
gözyaşı dinsin diye,
sıkıyönetim mahkemelerinde, yargının derin dehlizlerinde yok edilen failler ortaya çıksın diye, zamanaşımına uğratılan davalar yeniden açılsın diye oy kullanıyorum...
Cesur
emniyet görevlilerine, cesur savcı ve hâkimlere omuz vermek için, vicdanları kanatan faili meçhullerin açığa çıkması için, babalarının ellerini doya doya tutamamış, dayısına, amcasına doya doya sarılamamış
yetim çocuklar için, analarına doyamamış öksüzler için oy kullanıyorum. "Gerçekler ortaya çıksın, kim incinecekse incinsin" diye oy kullanıyorum.
Cuntacıların,
darbecilerin ülkesi değil bu memleket... Hür, demokrat, sevgi dolu insanların ülkesi burası... diye haykırmak için oy kullanıyorum. Öz yurdumda garip, öz vatanımda parya olmadığımı göstermek için oy kullanıyorum. İnancımı, değerlerimi tehdit görenlere, kendini asıl, milleti uşak zannedenlere "Geçti Bor'un pazarı..." demek için oy kullanıyorum... Ağacıma, çiçeğime, kılığıma kıyafetime, şarkılarıma, türkülerime, isimlerime, cisimlerime tahammülsüzlük gösterenlere "yetti ama!" demek için oy kullanıyorum.
Ergenekonları, Balyozları görmemek için kırk dereden su getirenleri susturmak için, darbeciler yargılanmasın diye "Darbeye teşebbüs suçu mu olur?" diye hukuku, yargıyı katledenlere hak ettikleri cevabı vermek için gidiyorum sandık başına. Davaları değersizleştirmek, sulandırmak, bulandırmak tezgâhıyla, darbe sanıklarını yargıdan kaçırmak için
aday yapanlara "fena yanıldınız" demek için gidiyorum sandık başına.
Darbecilere, vesayetçilere utanmadan sahip çıkan, onları meşrulaştırmaya kalkanlara haddini bildirmek için gidiyorum sandık başına.
Yola çıktık bir kere, referandumdaki demokratikleşme hamlesini yarıda bırakmamak için, umutla, kararlılıkla, 12 Haziran'da sandık başındayım...