BAYRAMLAR, UNUTULANLARA BAYRAM OLDU

Kurban Bayramlarının diriliş ruhuna besteler yapacağını, daha önce hiç düşünmemiştik.


Afrika'da, Amerika'da, Avrupa'da, Asya'da, Avustralya'da kapı kapı dolaşıp kurban eti dağıtmanın kalpleri tahminlerin ötesinde yumuşatacağını hiç bilemezdik. İnsanlara bir parça et götürmekle ne halledilebilirdi? Meğer öyle değilmiş. Başkalarını düşünmenin unutulmaya yüz tuttuğu bir dünyada, artık hatırlanmadıklarını sananların, kimsesiz olduklarına inananların kapısına varıp, "bizim size böyle şefkat ve sevgi dolu bir bakışımız var" demenin, o sineleri mutlulukla titreteceğini, çok makbule geçeceğini nereden bilecektik? Nereden bilecektik, mübarek bayram günlerinde, kendi diyarlarından uzaklara menzil işaretleyenleri? Kendi anne-babalarıyla, çoluk çocuklarıyla bayramlaşmadan, dört bir tarafa dağılıp, girilecek gönül arayanların Anadolu'dan taşacağını? Bir çocuk masumiyetiyle, daha çok kapıya el öpmeye gider gibi kapıları tıklatanları, sahi nereden bilecektik? Mevsim bahara erdi demek. Yeni milenyumda bir yandan fert ön plana çıkıyor, bir yandan da kalabalıklar içinde yalnızlaşmaya karşı, başkaları için yaşamayı seçenler çoğalıyor. Başkaları için yaşamak, sadece insanoğluna ait bir erdem. "Her şey serbest" vahşiliğine karşı, "hayır, evrensel insanî değerlerde buluşalım" daveti giderek güçleniyor. Çağın vebası terör, masum canları kasıp kavurdukça, haneleri viran ettikçe, sevgi, diyalog ve hoşgörü daha bir aranır hale geliyor. Birleşmiş Milletler devreye giriyor. Medeniyetler ittifakı çağrıları, hem de bu toprakların Müslümanlık anlayışını öne çıkartarak daha da güçleniyor. Küreselleşen dünyanın sınırları kalktıkça, dijital elektronik teknoloji, bilgi edinmeyi ve seyahati yaygınlaştırdıkça, bir arada yaşama zaruret haline geliyor. Böyle bir dünyada fert daha öne çıkıyor. Çıktıkça daha çok kendisi olmak istiyor. Bunun için de kendi konumuna saygılı olunmasını çok önemsiyor. Bu isteği, karşılıklı olarak hangi zemin temin edecek? Elbette mana boyutu olan ileri bir demokrasi... İçinde kuralların, kanunların, anayasaların yer aldığı, ama insanın manevi yapısını da ihmal etmeyen bir demokrasi. Dayatılan değil, arzu edilen, özümsenen bir demokrasi. Gerçek adaletin yanında sevginin, şefkatin ve merhametin de boy saldığı bir demokrasi. Sadece dünyamızı değil, ahiretimizi de mamur etmeyi önemseyen bir demokrasi. Din-bilim kavgasını bitiren, kalp ile kafayı sarmaş dolaş eden bir demokrasi. Ferdin hukukunun toplum hukukuna feda edilmediği, tam tersine toplum hukukunun ferdî haklar üzerine oturduğu bir demokrasi. Kendisini devlet zanneden, devletin yerine koyan, "devletin menfaatleri" deyip hukukun ve insanlığın dışına çıkanları tesirsiz kılan, onların dönemini bitiren gerçek demokrasi. Kısacası yeni baharın demokrasisi. Yeni kahramanları olan demokrasi... Bu baharda kutuplaşma, çatışma olmayacak. Farklılıkların zenginlik, herkesin konumuna saygılı olmanın da demokrasi terbiyesinin esası olduğu görülecek. Bu baharda peşin hükümlüler, insanın varlığına kastedenler mecalsiz kalacak. Topluma erdemi; baskıyla, cebirle, terörle, zorbalıkla getirmek iddiasında olanlar silinip gidecektir. İnsan ve topluma erdemin, sevgiyle ve gönüllere girilerek geleceğini söyleyenler kazanacaktır. Bayramlar artık onların güzelliklerini haber veriyor. Bayramları, başkaları için yaşama aşkı sarıyor. Eskiden "nerede o bayramlar?" deniyordu. Şimdi şöyle diyoruz: Önümüzde ne bayramlar var... Ben geçmiş bayramları değil, bu bayramları seviyorum.
<< Önceki Haber BAYRAMLAR, UNUTULANLARA BAYRAM OLDU Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER