Dünkü yazımı bir umutla bitirmiştim.
Anayasa Mahkemesi'nin, alacağı kararla,
demokrasi zemininde buluşmaya bir fırsat tanıyabileceğini söylemiştim. Umutlarım sönmedi.
Anayasa Mahkemesi'nin,
CHP'nin taleplerini reddetmesi,
demokratikleşmede yeni bir kilometre taşıdır. Biliyorum,
mahkeme, daha önce yaptığı gibi şekilden girip esastan çıkarak, Anayasa'yı bir daha ihlal etti. Bu can sıkıcı bir şey.
Ama özü kaçırmayalım. CHP'nin, YARSAV'ın,
yüksek yargı elitlerinin,
Ergenekoncu dostlar dayanışmasının istediği olmadı. Anayasa Mahkemesi kararının, sonuçta kimin lehine olduğunu anlamak istiyorsanız; CHP'deki ve Ergenekon cephesindeki şaşkınlığa bakabilirsiniz... CHP'liler, karardan öylesine emindiler ki, Sayın
Haşim Kılıç'ın dediklerini bile uzun süre anlayamadılar. Kameralar önünde birbirlerini tekzip eden yorumlar yaptılar. Kılıçdaroğlu'nun,
referandumda hayır oyu verecekleri açıklamasına, keza MHP'li
Oktay Vural ve Mehmet Şandır'ın, "
Millet referandumda tümünü iptal edecek" diyerek CHP ile omuz omuza mücadele edeceklerini ilan etmelerine bakarak, diyorum ki; Anayasa Mahkemesi kararı, hayırlı olmuştur...
Önümüzde demokratikleşme adına büyük bir fırsat ve yeni bir dönem var. Bunun ne kadar değerli olduğunu anlamak için, "ya ters bir karar çıksaydı..." diye düşünelim. Ya Anayasa Mahkemesi ve
HSYK ile ilgili maddeler iptal edilseydi, ya da referandum önlenseydi...
Vesayetçilerin sevinç çığlıklarını duyar gibi oluyorum. Öyle moral ve
psikolojik bir
zafer kazanacaklardı ki... Kaybettikleri bütün mevzileri yeniden kazanmak için saldırıya geçeceklerdi. Ergenekon davasının geri tepmesi için artık onları kimse durduramazdı.
Tamam, Anayasa Mahkemesi hukuk dışılığı yol yaptı. Şekilden girip esastan çıkıyor ve Anayasa'yı bizzat kendisi çiğniyor. Bu konuda yapabileceğimiz bir şey var mı? Bir
itiraz mercimiz var mı? Yok...
Ancak, Türkiye'nin vesayetten kurtarılması yolunda yapabileceğimiz çok önemli bir vazife var: 12
Eylül'deki referandumda
evet oyu kullanmak...
Referandumun tarihindeki tevafukta bile bir hayır işareti var.
12 Eylül darbe anayasasının belini, yine bir 12 Eylül günü kırabiliriz. Surda, vesayetçilerin bir daha
tamir edemeyecekleri bir gedik açabiliriz.
Anayasa Mahkemesi'nin kararı, demokratikleşme isteyenlerin moralini bozacak bir karar değildir. Tam tersine, millete referandum yetkisini kullanma yolunu açmıştır.
Anayasa değişikliği gibi bir konuda, "gel son sözü sen söyle, mührü sen bas" deme fırsatını vermiştir. Demokratikleşmeye karşı çıkan bütün şom ağızları, ancak
seçmenin kararı susturur. Güç merkezlerine yaslananların en korktuğu şey, seçmen iradesidir. Bunun için referandumu hiç istemezler. Hatırlayınız, cumhurbaşkanının
halk tarafından seçilmesiyle ilgili referanduma da karşı çıkmışlardı.
Şimdi siz, adının içinde halk olan bir partinin, halk iradesinden korkmasını düz mantıkla açıklayabilir misiniz? Ama CHP, referandum olmasın diye Anayasa Mahkemesi'ne gidebildi. Şimdi de "hayırda hayır var" diyorlar. Zaten CHP'nin anlamadığı da, tam burası. Milletin hayır muradı ile CHP'ninki birbirinin tam tersi. Örnek; CHP'nin laiklikten anladığı ile milletin anladığı tam ters...
Başörtüsü ile üniversitede okuyabilme, halkın yüzde 80'i için bir hak ve inancın gereği. CHP'ye göre ise siyasi simge... Yine CHP'nin vesayete payanda olmadaki ısrarı ile toplumun "statükoya son, demokratikleşmeye evet" arzusu tamamen ters...
Gün, yarından tezi yok, referandumda evet çıkması için gayret gösterme günüdür. Başta
AK Parti,
Saadet Partisi olmak üzere, demokratikleşmeyi isteyen herkes; referandumun önemini, evet çıkmasının milletimize açacağı ufukları anlatma günüdür. Bildik medyanın, halkın kafasını karıştırmasına asla fırsat verilmemelidir.
CHP kendisine yakışanı yapacak. Ama MHP ve BDP yöneticileri acaba referandumda hayır isterken, kendilerini seçmenlerine nasıl anlatacaklar?
MHP'nin işi, hiç bu kadar zor olmamıştı...