Sayın Hakan Yılmaz'ın, forex ile ilgili yazıma eleştirisi var,
cevapları ile birlikte sunuyorum:
"Bugün forex piyasası hakkında yazı yazmışsınız. İşin
fetva kısmını siz daha iyi bilirsiniz. Orasına karışmak haddim olmaz ama forex piyasası hakkında temel olarak çok yanlış bilgilere dayanarak yorum yapmışsınız. Forex ile bilgilerinizde çok ciddi eksiklikler var."
Cevap:
Bu konuda yetkililerin yaptığı açıklamalara dayandım, yanlış yok. Gerekmediği için vermediğim bilgi olabilir.
"Vekil adına yapılan işlem zarar ettiğinde bütün zararı onun üstlenmesi gerekirken "yalnızca teminatı ile sınırlı" olması da fıkıh ölçülerine sığmıyor" demişsiniz. Zarar ettiğinizde tüm zararı hesabı açan kimse karşılar. Teminat ile sınırlı olması, teminattan daha fazla zarar edilmemesinden kaynaklanıyor. Yani bu
teknik bir detay. Diyelim 100 dolar
hesap açtım. Zararım en fazla 100 dolar olur, daha fazlasına izin verilmez.
Cevap:
Evet, tekrar ediyorum, bir
vekil müvekkili adına yaptığı işi talimata uygun yapar da iş zarar ederse zararı müvekkil öder. Vekilin "teminat kadar zarara izin vermesi ve daha fazlasına -zarar kendine dokunacak diye- vermemesi başlıbaşına bir problem. İşte bu yüzden de işlem meşru değil.
"Bu işlemin topluma,
ülke eknomisine faydası var mı?" sorusuna verilecek cevap "hayır"dır. demişsiniz. Ama bir
firma ihracat yapıp dolarla kazandığı parasını TL'ye çevirmek için gitmesi gereken piyasa Forex piyasasıdır. Tüm dünyada dövizler birbiriyle değiştirilir. Dünya ticaretinin temel yapıtaşıdır forex piyasası."
Cevap:
Benim yazım normal, fıkıhtaki sarf kurallarına uygun döviz alım satımının meşru olmadığını söylemiyor. Elbette insanlar muhtaç olduklarında
yabancı paraları alırlar ve satarlar. Bunun da en önemli şartı alım satımın peşin olmasıdır.
"Dolayısıyla aracı kurumdan kaldıraç kullanıp işlem yapmak ile, bir arkadaşınzdan ödünç para alıp onunla döviz bürosundan dolar-euro almak arasında hiç bir fark yoktur. Birisinde paralar
sanal ortamdadır, birisinde gerçektir. Tek fark budur."
Cevap:
İşte fıkha uymayan taraf da bu farka dayanmaktadır. Yazımda "ödünç vermenin kurallarına uymadığını ve ikrazın menfaate bağlı olduğunu ifade etmiştim. Bu yazının sonuna, aynı konuda doktora yapmış olan
genç bir ilim adamının mutalaasını da ekleyeceğim.
"Daha sonraki denetim kısmı tamamen doğrudur, ona birşey diyemem. Diyanetin konuyla ilgili olumlu bir fetvası var."
Cevap:
Diyanet'in fetvası kaldıraç sistemi ve sanal alım satımla ilgili değil.
Dr. Abdullah Durmuş'un değerlendirmesi (
özet):
Bu işlem bir karz işlemidir ve ödünç veren, her alım satımdan bir
komisyon aldığı için "menfaat sağlayan ve bu sebeple meşru olmayan karz" mahiyetindedir. Diğer karz (
kredi) işlemlerinde para ödünç alana teslim edilebildiği halde burada teslim edilmez, ödünç veren riske girmez, döviz alım satımında kâr kur farklarına dayanır, bunda ise ödünç veren tarafından ayrıca komisyon alınır.
Bu işlem ile o (kaldıraç sistemiyle ödünç alan)
kumar ve
bahis oyunlarına benzer bir şekilde sırf riske girmeyi bir
kazanç vesilesi edinmekte, bankaya para kazandırmak dışında hiçbir katma değeri bulunmayan bir işle uğraştığı için kendisine ve topluma zarar veren bir işle uğraşmış olmaktadır. (Fıkhi Açıdan Günümüz Para Mübadelesi İşlemleri, İst. 2009, s.48-50)
YENİŞAFAK