"Yoksullara
yardım sistemi değiştiriliyor. Yeni yardım sistemi,
yoksulları devletten yardım almayı alışkanlık hale getirmeyi ve tembelliği değil, üretimi
teşvik edecek şekilde hazırlandı. Sosyal
Güvenlik Kurumu (SGK) hazırladığı yeni tasarı taslağı il
e devletin yoksullara yapacağı tüm yardımlar tek çatıda toplanacak. Böylece tüm kamu kurumlarıyla belediyelerin yapacağı her türlü yardımlar tek merkezden ihtiyaç sahiplerine ulaştırılacak…"
Bu haberi okuduğum zaman çok sevindim; dinin, ahlakın, insan haklarının, kâmil insana ait değerlerin, "ihtiyaç içindeki insana" yardımı kaçınılmaz kıldığına inandığım ve bütün dünyada, özellikle de ekonomi ve kültür bakımından geri kalmış topluluklarda bu gereğin hakkıyla yerine getirilmediğini düşündüğüm ve üzüldüğüm için haber ilaç gibi geldi.
Birçok Batılı düşünür, bugün hakim olan dünya düzeni en fazla elli yıl içinde değişmezse, her yıl bir öncekini aratmak üzere dünyayı büyük felaketlerin (
kriz,
kaos, güvensizlik,
terör…) beklediğini, delillere dayanarak ifade ediyorlar.
Kur'an-ı Kerim'de "varlıklı olanlar, yoksul olanların temel ihtiyaçlarını karşılamazsa bu ihmalin, dünyada ve ahirette getireceği kötü sonuçlar" birçok ayette haber veriliyor.
Dünyanın bir yanında insanlar
açlık ve hastalıklardan tabur tabur ölüyorlar, bir yanında ise fazla y
emek ve fazla tüketmekten kaynaklanan şişmanlık ile hastalıkların giderilmesi için büyük paralar harcanıyor.
Bugün ellerine geçirdikleri medya ile dünyaya insanlık, hak,
adalet,
özgürlük dersi vermeye kalkışan kalkınmış ülkeler; işgal, sömürgeleştirme, bağımlı hale getirme ve bütün bunların tek amacı olan soyma ve soğana çevirme (mesela Afrika'da insanların ellerine
İncil verip,
elmas ve altınlarını alma) yüzünden sebep oldukları –hala devam eden- faciaları göz ardı ediyor, sütten çıkmış ak kaşık gibi görünmeye çalışıyorlar. Akıllarını başlarına almaz, ham insandan olgun insana geçiş yapmazlarsa mazlumların
ayakkabı darbeleriyle yıkılacakları günler yakındır.
Gelelim genelden özele, bizim ülkemize.
İki buçuk milyon civarında işsiz, bir kısmı açlık derecesinde milyonlarca yoksul var, ama her gün çöpe atılan ekmek sayısı, İzmir'in ekmek ihtiyacını karşılayacak boyutta. Lüks
tüketim, emek çekmeden, riske girmeden kazanma, kazanmadan harcama, yabancıyı bırakın, ana babasının derdi ile dahi dertlenmeme "ayıp ve günah" olmaktan çıkmış, yükselen değer haline gelmiş durumda.
Dinin ve vicdanın emrettiğini yerine getirmeyen toplumlarda devletin devreye girmesi kaçınılmazdır. İşte bu son teşebbüs, sosyal adaleti bir ölçüde olsun gerçekleştirmeye yönelik bir devlet teşebbüsüdür ve başarıldığı takdirde başaran iktidarın en hayırlı işi olacaktır.
Evet –yeni düzenlemenin hedeflediği gibi- bütün yoksullar sağlık sigortasına tabi olmalıdır, aç, açık, çıplak,
tedavi ve eğitimden mahrum kimse kalmamalıdır, tembellik açlığın değil, refahtan pay almadaki mahrumiyetin (azlığın, eksikliğin) sebebi olmalıdır, alın teri ile kazanıp yemek, alan değil, veren el olmak isteyenlere devlet
destek vermelidir…
Bu yeni sosyal güvenlik tasarısı, işaret ettiğim amaçlara yönelik olduğu için hararetle alkışlıyor, mutlaka gerçekleştirilmesini talep ediyorum.