Enflasyon ve faiz


Benim, "enflasyon oranında faizi faiz saymadığım ve helal dediğim" söyleniyor ve yayılıyor. Kitaplarımı ve sitemde (www.hayreddinkaraman.net) yer alan yazılarımı okusalar ne dediğimi doğru olarak anlayacaklar; ama halkımız maalesef okuma tembeli ve hazırcı. Bana yüzlerce mail gelir ve soru sorulur; bunların çoğunun cevabı hem herkesin elinde bulunan, bulunması gereken ilmihal kitaplarında hem de benim ve diğer hocaların sitelerinde vardır, ama onları kim açar, kim okur!? Enflasyon paranın karşılıksız olarak artması, satın alma gücünün düşmesidir. Bugün kullandığımız kâğıt paranın, mesela altın veya altına bağlı para gibi kendine ait değeri yoktur. Onun değeri, satın alabildiği mal ve hizmete göre belirlenir. Bir kimse diğerine Allah rızası için ödünç yüz lira verse (karz-ı hasen), borçlu da bir yıl sonra borcunu ödemek istese veya bir alım satımdan vadeli borç oluşsa ve vadesi geldiği halde ödenmeyip aradan bir yıl geçse bu iki durumda, borç, mesela yüzde on enflasyon olduğu halde yine yüz lira olarak ödense, aslında -bu süre içinde düşmüş olan satın alma gücü bakımından- doksan lira ödenmiş olur ve on lira borç kalır. İşte bu sebeple biz diyoruz ki, borçlu enflasyon farkını da ödemelidir; yani ancak yüz on lira öderse borcunu tam ödemiş olur. Buna şöyle bir itiraz geliyor: 1.Enflasyon farkı yüzlerce mala göre hesaplanıyor, halbuki borç alım satımdan olmuş ise burada belli bir mal vardır, hesap buna göre yapılmalıdır. Mesela altı ay vadeli on kilo pirinç alan bir kimse, altı aydan sonra bir yıl daha borcunu ödememiş ise bu bir yıl içinde pirincin fiyatı yüzde yirmi artmış, genel anflasyon ise yüzde otuz olmuş ise borçlu yüzde yirmi fazlasıyla ödemelidir, aksi halde faiz olur. 2. Malların ve hizmetlerin haddi hesabı yok (pek çok) üçyüz, beşyüz malın fiyat dalgalanmasına göre enflasyon ölçülse bile -diğer mallar göz önüne alındığında- ölçüm sıhhatli olmaz ve borçtan fazlasının ödenmesi ile faiz oluşur. Cevap: Böyle düşünen kimselerin, "borç eksik ödendiğinde alacaklının hakkı yeniyor, bu da caiz değil, ne yapılmalı" sorusuna verdikleri bir cevap yok, bununla ilgilendikleri de yok. Para ödünç verildiğinde alacak paradır, onun belli bir mal ile bağlantısı yoktur. Alacak, alım satımdan oluştuğunda ise akit yapılınca satın alan aldığına sahip olur, satan da onun mesela para olarak bedeline malik/sahip olur. Artık bu bedelin de o mal ile ilgisi kalmamıştır. Alacaklı bu parayı tahsil ettiğinde yüzlerce yere sarf edebilir. Şu halde mümkün olduğu kadar çok malı enflasyon hesap sepetine koyarak oranı hesaplamak ve bunu da ek olarak tahsil etmek en uygun olanıdır. Diyelim ki, daha ince bir hesaplamaya göre enflasyon daha düşük olabildi ve bu yüzden borçlu, enflasyon farkını öderken az da olsa borçlu olmadığı bir miktarı da ödedi. Peki bunun İslam'da hükmü nerdir? Bu soruya Peygamberimiz birden fazla sahih hadiste cevap veriyor: "En hayırlınız borcunu en güzel bir şekilde ödeyendir." Bu "en güzel bir şekilde" nin uygulamasını da, önceden faiz mahiyetinde fazla ödeme şartı bulunmaksızın "borçtan biraz daha fazlasını veya iyisini ödeme" şeklinde yapıyor. Şu halde eksik ödeyip borçlu kalmanın İslam'da yeri yoktur, ama -önceden fazla ödeme şartı bulunmaksızın- fazla ödemenin sünnette yeri vardır. Bütün bu anlattıklarımın, faizci bankalara gidip para yatıranların alacakları faiz ile -enflasyon kadar veya ondan az olsa bile- alakası yoktur, o da caiz ve helal demek değildir. Çünkü bankaya para yatırılırken yapılan sözleşmede faiz şartı vardır ve faizli bir akit yapılmaktadır ki, buna caiz demek mümkün değildir. İşte Hayreddin Karaman'ın söyledikleri bundan ibarettir. YENİŞAFAK

Haber Etiketleri:  
ÖNE ÇIKAN HABERLER