Yıldızın parladığı, ümidin tükendiği o anlar!


Penaltı korkusuna karşı penaltı reçeteleri... (10) JOHANNESBURG Yıldızın parladığı ya da tüm umutların tükendiği anlar vardır.Futbolda da penaltılar öyledir. Penaltı ceza vuruşudur. Hem bir ümit kapısıdır, hem de korkutucu bir rüya... Penaltıydı, değildi tartışması, bazen yıllar boyu sürebilen futbol geyiğinin renkli sayfaları arasında yer alır. Her futbol kaçığının unutamadığı penaltı olayları vardır. Örneğin ben Galatasaray’ın UEFA Kupası’nı kaldırdığı maçta Popescu’nun o penaltısını hiç unutamam. 2000 yılı Mayıs ayı. Kopenhag’da Arsenal’la final oynuyoruz. Uzatmalar da 0-0 berabere bitiyor, iş penaltılara kalıyor. Heyecandan boğulacak gibiyiz. Popescu topu penaltı yuvarlağına koyuyor, kaleciye şöyle bir bakıyor, çok fazla geriliyor, topa doğru koşmaya başlıyor. Nefesimi tutuyorum, gözlerim kısılıyor kendiliğinden. Hani derler ya, kaleciye çarpsa onu da içeri sokar, Popescu’nunki işte öyle bir şut... Ve goooll, ve goooll, ve goooll! Hiç unutabilir miyim o golü?.. Bir de Zinedine Zidane’ın o penaltısı gözümün önündedir. Almanya’daki 2006 Dünya Kupası. Münih’te Arena Stadyumu. Fransa’yla Portekiz arasında yarı final maçı oynanıyor. Kazanan Berlin’de finale gidecek. O kadar kritik bir maç. Fransa’da Zidane, Portekiz’de Figo. Bir Alman yorumcunun deyişiyle, iki yaşlı şövalyenin son düellosu! Penaltı, Fransızların. Arena stadında çıt çıkmıyor seksen bin kişiden. Zidane topu aldı, eliyle noktaya koydu. Önümdeki ekrandan yüzüne bakıyorum. En ufak bir kımıltı yok. Buz gibi bir surat. Önce kaleciye şöyle bir bakış, sonra topa doğru yavaşça geliyor. Son derece sakin. Ve hiç telaş etmeden yumuşacık, şöyle bir dokunmakla yetiniyor topa. Gooolll! Önümdeki ekrandan izliyorum. Muhteşem bir sevinç, Zizou, zafer çığlığı atarak tribünlere doğru deli gibi koşturuyor. 1998’de Dünya Kupası’nı kaldıran Zidane, şimdi de attığı penaltı golüyle ülkesine final kapısını açıyordu. Ama belleklerden hiç silinemeyecek penaltıları kaçırarak futbol tarihine adlarını yazdıran büyük futbolcular da oldu. Bunlardan biri, İtalyan Roberto Baggio’dur. Yıl 1994, Dünya Kupası. Kaliforniya’nın Pasadena stadında tam 95 bin seyirci nefes kesmiş bekliyor. Brezilya’yla İtalya arasındaki final maçı. 120 dakika berabere bitmiş, penaltılar atılıyor. Sıra Baggio’da. Atarsa İtalya şampiyon, yoksa Sambacılar. Daha birkaç ay önce FIFA tarafından dünyanın en iyi futbolcusu seçilmiş olan Robert Baggio topun başına geliyor. Dünyada iki milyar kişi ve elbette bütün İtalya bu anı soluksuz izliyor. Baggio vuruyor ve direğin bir hayli üstünden tribünlere giden topla birlikte olduğu yere yıkılıyor. Umutların yıkıldığı böyle bir anı geçen hafta Soccer City’de yaşadık. Gana’yla birlikte tüm Siyah Afrika’nın çok büyük hayal kırıklığına uğradığı bir penaltı olayıydı bu da. Gana’yla Uruguay çeyrek final maçını oynuyorlardı. Kazanan ilk dörde kalacaktı. Uzatmaların, yani 120 dakikanın son anlarıydı. Hakem düdüğünü çalmak üzereyken, Gana’nın şutunu tam kale çizgisinin üstünde elle çıkardı Uruguay’ın 9 numarası Suarez. Hakem penaltıyı verdi. Gana penaltıyı atacak ve maç bitecekti. Düşünebiliyor musunuz, böylesine kritik bir penaltıyı atacak olan bir futbolcunun yaşayabileceği o korkunç baskıyı?.. Gyan’ın penaltısı ne yazık ki gol olmadı, üst direğe çarpıp dışarı çıktı. Hakem düdüğünü çaldı, maçı bitirdi. Sonucu belirleyecek penaltı atışlarını ise Uruguay kazandı, yarı finale kaldı. Maçı hak eden taraf bence Gana’ydı. Futbol böyle, bazen adaletsiz olabiliyor. Kimilerine göre de futbolda penaltı cezası adaletsizliği besliyor. Olabilir. 2006 Dünya Kupası’nda, Almanya’nın bu seferki gibi Arjantin’i elediği çeyrek final maçını anımsıyorum. Heyecan fırtınası halinde geçen o maç, 120 dakika berabere sonuçlanınca penaltılara kalmıştı. Berlin Olimpiyat Stadı’nda çıt yoktu. Almanların kalecisi Lehman, çorabının içine sıkıştırılmış bir kâğıdı çıkardı. Kurşun kalemle yazılı notları kendisine kaleci antrenörü vermişti. Arjantinli muhtemel penaltıcıların hangi ayakla, nasıl penaltı attıkları kaydedilmişti kâğıda. Messi: Sol... Aimar: Uzun süre bekler, sol... Riquelme: Sol... Crespo: Uzun koşu sağ, kısa koşu sol... Bu notlar Lehman’ın işine yaramış, kurtardığı penaltılarla Almanya’yı 4-3 galip getirip takımını yarı finale taşımıştı. Almanya’nın penaltı atışları konusunda sahip oldukları 13 bin atışlık bir veritabanından oluşturulmuştu Lehman’ın bu kopyaları... Penaltılar konusunda İngiliz Chelsea takımının da bir veritabanı vardı. Moskova’da Manchester United’la oynadıkları 2008 Şampiyon Kulüpler finalinde maç penaltılara kalınca reçeteyi devreye sokmuşlardı. Manchester United’ın kalecisi Van der Sar’la ilgili olarak şu tespit ilginçti: Penaltılarda sağ ayağını kullanan oyuncu karşısında sağa, solak oyuncu karşısında sola atlar! Chelsea’nin penaltı atışlarında söz konusu reçeteye uymayan tek oyuncu ise Nicolas Anelka olmuş ve penaltıyı dışarı atarak takımının kupayı kaçırmasına yol açmıştı (*). Oğlum Isaac, Gaza bas gaza, uçağı kaçıracağız. Yolcu yolunda gerek! Cape Town’a uçuyoruz, Hollanda-Uruguay yarı final maçı için... _____________________ * Bu penaltı notları için, Simon Kuper’la Stefan Szymanski’nin “Futbolun Şifreleri” isimli kitabının 6. bölümüne bakılabilir.
<< Önceki Haber Yıldızın parladığı, ümidin tükendiği o anlar! Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER