Şırnak milletvekili Hasip
Kaplan’ı dün telefonda dinlerken şöyle diyordu:
“Çocuklarımızın cenazesini istiyoruz diyorlar, hepsi bu. Kıyamet de bundan kopuyor. Olacak şey mi? Kimseleri dinlediği yok askerin...”
Şunları ekliyor:
“Oğullarının cenazesini istemekten, oğullarını kendi elleriyle toprağa vermekten daha tabii ne olabilir ki?.. Bunu bile bir çatışma konusu haline getiriyor asker... Akıl alır gibi değil. Cenazelerini almak için gelen insanların etrafı sarılıyor özel harekât birlikleri tarafından, ateş açılıyor, tepelerden taşlar yuvarlanıyor cenazelerini almaya gelmiş insanların üstüne...”
Şöyle devam ediyor:
“Ama medyada,
siyaset dünyasında doğru dürüst ilgi yok. Sanki memleketin bu taraflarında hiçbir şey olmuyor, sanki buraları güllük gülistanlık... Oysa müthiş bir gerilim yaşanıyor. Böyle giderse
kıyamet kopacak, farkında mısınız?”
Ekliyor:
“Biraz vicdan muhasebesi,
Allah için, biraz vicdan muhasebesi yapsalar.”
Hasip Kaplan,
Başbakan Erdoğan’ın yaşananlarla ilgili sessizliğini de şöyle yorumluyor:
“Tayyip Erdoğan’ın bütün derdi, anlaşılan o ki, MHP’yi yüzde 10 barajının altında tutmak... Bunun için buralarda olan bitene kayıtsız. MHP’nin milliyetçi, ırkçı oylarına talip olduğu için öyle... Bütün bu
operasyonları, ‘İşte
terörle mücadele ediyorum!’ diye satıyor Türkiye’nin ortasında, batısında... Oysa farkında değil, büyük bir kaosa doğru sürükleniyoruz.”
Gerçekten ‘kaos’a sürükleniyor muyuz? Erdoğan ‘operasyon’lardan memnun mu?
Kaplan’a göre öyle.
Ama benim kuşkularım var.
Başbakan Erdoğan’ın böyle bir
seçim döneminde, Güneydoğu’da yangını parlatacak operasyonlara olumlu bakabileceğine ihtimal vermiyorum ya da veremiyorum.
Evet, Erdoğan’ın yanlışları var.
Kürt sorununun bittiğini, artık olmadığını söyleyen kendisi. Kürt meselesiyle ilgili olarak bugün artık 2005’in, 2007’nin Erdoğan’ı meydanlarda yok.
Tersine, fena halde milliyetçi havalar basan bir Ak Parti lideri var seçim meydanlarında...
Bu durum öyle ki, Ak Partili Kürtlerin Diyarbakır’da, Güneydoğu’da insan içine çıkmalarını, ortalıkta rahatça dolaşmalarını dahi bazı hallerde zorlaştırabiliyor.
Ayrıntıya girmek istemiyorum.
Şu rahatça söylenebilir:
Tayyip Erdoğan’ın MHP’yi parlamento dışında tutmaya dönük milliyetçi politikalarının dozu kaçmış durumda.
12 Haziran sonrasında eğer siyasal istikrar diyorsak, istikrar konusunu önemsiyorsak, Başbakan Erdoğan’ın bunu bugünden düşünmesi gerekir diye düşünüyorum.
Ve Sayın Başbakan eğer istikrarı gerçekten önemsiyorsa, Türkiye’de ‘
sivil otorite’nin başı olarak, ‘askeri otorite’ye operasyonlar konusunda söyleyeceği bir şeyler olmalıdır bu kritik dönemde...
Oral Çalışlar dün Radikal’deki köşesinde şunları yazıyordu:
“On binlerce Kürt şu anda öldürülen PKK’lıların cenazesinde ağıt yakıyor. Onları ‘kendi şehidi’ olarak bağrına basıyor. Batının ‘
terörist’ olarak tanımladıklarını doğudaki birçok insan kahraman olarak görüyor. Bu algıyı hiçbir silahlı müdahale, hiçbir operasyon yok edemez.
Kim veya kimler ülkemizin huzurunu, seçim güvenliğini bozmak istiyor?
Benim algılayabildiğim kadarıyla
Öcalan çatışma istemiyor,
AK Parti hükümeti istemiyor,
CHP istemiyor, yöre halkı istemiyor, BDP’liler istemiyor.
Peki kim istiyor? Bu soruyu sormaya devam edelim.”
Evet, Oral Çalışlar’ın bu sorusu son derece önemli. Bu soru işaretinin çengeline çok şey asılı...
Başbakan Erdoğan eğer seçim sonrası istikrar diyorsa, bu soruyu kafasında evirip çevirecek zamanı şu sıralarda da bulabilmelidir.
Bunun gibi Öcalan’la PKK’nın, BDP’nin ve Kürt siyasetinin önde gelenlerinin de Türkiye’yi ‘kaos’a sürükleyecek, askeri operasyonlara çanak tutacak yollardan, tuzaklardan özenle sakınmaları gerekir.