Başbakan Erdoğan’ın üslubu yine irtifa kaybediyor. Önce monşerler...
Sonra köpekler...
Hiç hoş değil.
Bir Başbakan’a yakışmıyor.
Yakışık almayan başka bir konu var:
Medyaya boykot çağrısı...
Bu da basın özgürlüğüyle bağdaşmıyor, demokrasiye sığmıyor ama Başbakan Erdoğan bu yanlış tutumunu inatla sürdürüyor.
‘Eskiler’in de zamanla geri tepen böyle takıntıları vardı deyip bir başka konuya geçelim.
Yargının, adaletin halleri...
Türkiye’de yargı
baskı altına alınmak isteniyor mu?
Hem de nasıl!
Baskı altına da alınıyor, tehdit de ediliyor.
Üstelik ‘sonuç’ da alınıyor.
Bu konularda iktidarla muhalefetten, özellikle
CHP’den, askerden ve medyadan o kadar çok örnek verilebilir ki.
Bu ülkede soruşturmanın gizliliği, örneğin
Ergenekon davası kapsamında ihlal ediliyor mu?
Evet edildi, ediliyor da.
Peki ya hukuk açısından
Ergenekon davasının eksiği gediği?..
Elbette var.
‘Kanunsuz
dinlemeler’ konusu?
İletişim özgürlüğü açısından kötü, özel hayatın mahremiyeti açısından çok kötü...
Ama bu sorun yeni değil.
Uzun bir geçmişe sahip.
Bu ülkede ‘kanunsuz dinleme’ meselesini ya da ‘hukuk’u Ergenekon’la birlikte hatırlayanlar dikkat etsin, çifte standart örneği veriyorlar.
Bir başka nokta var.
Ergenekon sanığı, eski
Jandarma Genel Komutanı emekli Orgeneral Şener
Eruygur’un eşi
Mukaddes Eruygur’un dinlenmesi...
Evet, doğru olmadı.
Eleştirilmesi gereken bir olay.
Ama bununla birlikte Mukaddes Eruygur’un askeri bir doktorla yapmış olduğu konuşmanın içeriği hakkında da bir şeyler söylenemez mi?
İlle de susmak mı lazım?
Hukuka uygunluğu konusunda derin şüpheler uyandıran Hurşit
Tolon’la ilgili
tahliye kararı, Bayan Eruygur’un ‘Bizden’ ve ‘onlar‘dan diye tasnif ettiği
mahkemelerin birinden çıkmadı mı?
Sonra bu kararın gerekçesi,
itiraz üzerine bir başka mahkeme tarafından tümüyle değiştirilmedi mi?
Evet, dinlemeyi eleştirelim.
Peki ya konuşmanın içeriği...
Konuşmayacak mıyız?
Bizden-onlardan diye tasnife tabi tutulan mahkemelerin yanı sıra, sağlığına kavuşan
Şener Eruygur Paşa
GATA’dan
taburcu edilsin mi, edilmesin mi konusu üzerinde de durulabilir örneğin...
Bir başka ilginç konu:
Eski
Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İsmail Hakkı
Karadayı‘nın bir konuşmasının kendi sesinden internet ortamına düşmesi...
Bu da kanunsuz dinleme.
Evet eleştirelim.
Ama aynı zamanda izin verin, konuşmanın içeriği üzerinde de bir çift söz söylensin. Bunda da kamu yararı olabilir çünkü.
367 konusu, bir ‘hukuk skandalı’ olarak
icat edilmiş ve sırasıyla CHP,
Anayasa Mahkemesi ve Genelkurmay tarafından savunulmuştu.
Hedef,
TBMM’nin iradesine ipotek koymak ve
Abdullah Gül’ün
Çankaya yolunu kesmekti.
Bu açıdan 2007 yılı
Nisan ayında anahtar konumunda olan
ANAP Genel Başkanı
Erkan Mumcu ile partisinin Meclisteki milletvekilleriydi.
Son anda Meclise girmediler.
Nedeni merak edilmişti.
Erkan Mumcu’ya
oylama öncesi gelen ‘bir
telefon’la Türkiye’nin
darbe eşiğinde olduğunun bildirildiği, bunun üzerine Mumcu’nun Genel
Kurul’a girmekten vazgeçtiği yazılmıştı.
Ben de yazmıştım.
Erkan Mumcu reddetti.
Bu köşede bir açıklaması da çıktı. Şimdi öğreniyoruz ki, böyle bir telefon gelmiş Erkan Mumcu’ya. Eski
Genelkurmay Başkanı Karadayı Paşa ilk tur oylama öncesi şöyle demiş:
“Girme dedim
Cumhurbaşkanlığı seçimine, girmedi. O girseydi seçiliyordu. Abdullah Gül olmadı, gaye oydu.”
‘Ortam dinlemeleri’yle ilgili olarak
iletişim özgürlüğü ve özel hayatın mahremiyetine dönük haklı eleştirilerimizi yaparken, konunun başka boyutları üzerinde de, ‘kamu yararı’ açısından durulabilir.
Son bir nokta:
Şener Eruygur Paşa’nın
Jandarma Komutanlığı döneminde, resmi bilgi notuna bağlanan ve
kitapçık halinde basılan Mehmet
Emin Karamehmet dinlemesi de(*) herhalde sessizce geçiştirilecek bir konu değildir, kamu yararı açısından...