Galatasaray beşinci olduğu için “Küskünüm Leyla!”
Sabah sabah üzerime geldi, kollarını kaldırarak, kocaman gözlerini açarak dedi ki:
“Hiç olmazsa bizim bir tesellimiz var,
Allah’tan sizin bir basamak üstünüzde kaldık.”
Biliyorum, züğürt tesellisi de olsa, avunabilecek bir şey bulabilmişti Fenerli dost...
Ben Galatasaray’lıyım!
Benim çıtam yüksektir.
Bir kere bu ülkede
şampiyonluktan aşağısı beni kesmez.
Çünkü ben,
Avrupa’da
UEFA Kupası’nı kaldırmış, Süper Kupa’yla Avrupa’nın en büyüğü olmuş bir
takımın taraftarıyım.
Onun için gözüm hep yukarılardadır.
Galatasaray’lı olduğuma göre
Türkiye’de şampiyon olacağım, Avrupa’da zirveye oynayacağım.
Başka yolu yok.
Başka türlü tatmin olmam.
Bu yıl perişanları oynadık.
Hayal kırıklığım çok büyük.
Oysa takım kâğıt üstünde iyiydi. Topçularımız klastı. Bir ara çok umutlandık, Baroş-Lincoln-
Arda- Kewell dörtlüsünün oyunuyla, attıkları enfes gollerle.
Hatta Fener’in Saracoğlu’nda UEFA
finaline dair hayaller kurduk.
Ama olmadı hiçbiri.
Fenerbahçe’yi de yenemedik bu yıl. Saracoğlu’nda yine devrildik, üstelik tam dört golle...
Küskünüm Leyla!
Neden böyle oldu bu yıl?..
Herhalde tek bir
yanıt var:
Cimbom’da
futbol kötü yönetildi!
Takım, ‘takım ruhu’ndan yoksun kaldı. Takım kendi içinde ‘
dayanışma ruhu’ndan yoksun kaldı.
Çünkü,
sezon başında
teknik direktör olarak yapılan
tercih,
Skibbe, yanlış tercihti.
İyi topçularımıza rağmen takım nasıl takım olamadıysa, hatta ruhsuz kaldıysa, Galatasaray’da futbolu idare edenler de, öyle anlaşılıyor ki, birlik içinde bir takım oluşturamadılar.
Evet, şanssızlıklar da,
sakatlıklar da peşimizi bırakmadı.
Servet’in yokluğu
savunma göbeğini aksattı. Çok kolay goller yedik. Tam bir şımarık çocuk olan Lincoln idare edilemedi.
Parasızlık bir başka sorundu.
Liste uzatılabilir.
Ama gerekmiyor.
Şunu şuraya yazın:
Galatasaray bu kadrosuyla, bu topçularıyla bu yıl hem şampiyon olabilir, hem de dokuz yıllık bir aradan sonra UEFA Kupası’nı ikinci kez Saracoğlu’nda kaldırabilirdi.
Yazık oldu.
Son dakika golleriyle kaybettiğimiz puanları, küme düşen takımlara karşı aldığımız yenilgileri şöyle bir gözünüzün önüne getirin. Kaçırdığımız fırsat o zaman daha iyi anlaşılabilir.
Bunun gibi UEFA’yı düşünün.
Elediğimiz
Bordeaux Fransa’da şampiyon oldu. Kendi sahamızda, Ali
Sami Yen’de 2-0 öndeyken, ikinci devre yediğimiz o berbat üç golle
Hamburg‘a elendik ve Saracoğlu’nda final böyle oldu.
Bunun için yazık diyorum.
O yüzden hayal kırıklığım büyük oldu bu yıl. Sakatlıklara, şanssızlıklara, parasızlığa rağmen Galatasaray bu yıl iki
kupayı da kaldırabilirdi.
Olmadı maalesef.
Çünkü kötü yönetildik. Sezona yanlış teknik adamla başladık. Takım olamadık, birlik olmadık ve ‘ruhsuzluk’tan kurtulamadık.
Sayın yöneticilerimiz;
Gerekli dersler çıkarıldı mı?..
Bilemiyorum.
Ama bildiğim bir şey var. Eğer doğru bir
teknik direktör seçimi yapılır ve bazı akıllı nokta transferleri gerçekleşirse, Galatasaray önümüzdeki sezon rahatça zirveye oynar.
Son olarak:
Mustafa Denizli Hoca’yı ve
Beşiktaş’ı bu yılkı başarılarından dolayı yürekten kutluyor, bu başarının Türkiye’de futbolun çıtasını yükseltmesini diliyorum.
Bu arada, sezon ortası takımın başına gelirken Mustafa Hoca’ya yapılmış olan bazı haksız eleştirileri de şöyle bir anımsamadan edemiyorum.
Son Söz: Galatasaray yönetimi, büyük futbolcumuz
Hasan Şaş konusunda
vefa sözcüğünü unuttu mu yoksa?