Gazeteciliğe 1960’ların sonunda
CHP kurultaylarını izleyerek başladığımı söyleyebilirim.
CHP sonraki yıllarda da meslek hayatımdan hiç eksik olmadı. Özellikle
Cumhuriyet gazetesinde çalıştığım 18 yıl boyunca, CHP ile fazlasıyla sıkı fıkıydım.
O yıllarda CHP ile Cumhuriyet gazetesi arasında,
Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesinden de kaynaklanan ve değişime dirençli ne çok benzerlik bulunduğunu da görmüştüm (*).
Bu ‘Kemalist ruh’, CHP’nin yıllar içinde ‘zamanın ruhu’nu yakalamasını maalesef engelledi.
Zamanın gerektirdiği değişimlere bir türlü ayak uyduramayan, kendini doğru dürüst yenileyemeyen CHP yıllar yılı
seçim kaybetti. Kemal Kılıçdaroğlu’nun önceki gün haklı olarak yakındığı gibi yarım yüzyıldır
iktidar olamadı CHP.
Bunun belki tek istisnası 1970’lerde Ecevit döneminde yaşandı. 1960’ların ikinci yarısından itibaren Ecevit’in damgasını vurduğu Ortanın Solu hareketiyle 1973 ve 1977 seçimlerini kazandı CHP.
Ecevit ne yaptı da kazandı?
Yakın çevresine zamanın ruhu konusunda iyi fikri olan akademisyen ve entelektüeller (Mülkiye Cuntası) ile, (Orhan Eyüpoğlu, Ali Topuz, Süleyman Genç gibi) sıkı örgütçüleri topladı.
‘Devlet’e mesafe koydu.
‘
Asker’e mesafe koydu.
Ekonomide devletçiliğe mesafe koydu.
12
Mart Muhtırası’na karşı
bayrak açtı, CHP’nin ‘eskileri’ gibi darbeye değil, demokrasiye sahip çıktı.
İşçiye ve köylüye açılan sloganlarla CHP’yi ‘asker-
sivil bürokrasi’den uzaklaştıran politikalar izledi.
Dine saygılı, inançlara saygılı, otoriter olmayan
laiklik anlayışını geliştirdi CHP’de.
Rahmetli Ecevit’in Türkiye siyasetinde özellikle ‘Kemalist ezberi’ bozan radikal bir adımı da, “
Tarihi yanılgıya son veriyoruz!” diyerek,
Erbakan Hoca’nın MSP’siyle kurduğu
koalisyon hükümeti oldu.
1970’lerde böyleydi Ecevit.
CHP’si yeni CHP idi.
İsmet Paşa’yı böyle yendi. ‘Eskileri’ böyle
tasfiye etti.
CHP’den ayrılanlar kurdukları partiyle devlete ve askere biat ederken, Ecevit yeni CHP’si ile iki kez üstüste seçim kazandı. 1977’de oylarını -1974
Kıbrıs harekatının da etkisiyle- yüzde 42’ye kadar yükseltti.
Yanlış anlaşılmasın.
Şimdi 2000’li yıllarda 1970’leri önermiyorum.
Söylemek istediğim şu:
Ecevit CHP’yi değiştirdiği ve yenilediği için kazandı, büyük bir iktidar dalgası yarattı 1970’lerde.
Ecevit’in karşısında yer alan eski kafalar, değişime ve yeni olana direndikleri için tarih sahnesinden silinip gittiler.
Kılıçdaroğlu’nun dünkü açıklamasında, “Efsane liderimiz” dediği Ecevit böyle bir liderdi 1970’lerde...
Evet, Ecevit de sonrasını getiremedi. Evet, CHP gitgide sosyal demokrat sulardan çekildi.
1990’larda bir ara
Baykal, rahmetli İsmail Cem’le birlikte ‘yeni sol’ dediyse de, Britanya’da Blair’e, İspanya’da Gonzales’e ilgi duyar gibi olduysa da, bu hevesleri saman alevi gibi şöyle bir yanıp söndü.
1970’lerin Ecevit’inden sonra özellikle Baykal’ın CHP’si seçim kaybede kaybede hayal kırıklığı olmaya devam etti.
Bu bir kader mi?
Alınyazısı mı?
Yoksa değişebilir mi?
CHP kendini reforme ederek zamana ayak uyduran, ‘zamanın ruhu’nu yakalayan bir parti haline gelebilir mi?
Kimine göre hayır.
Bunlar, CHP’den ne köy olur ne
kasaba diyor ve yepyeni bir parti istiyorlar.
Bunlar,
Gorbaçov örneğini verenler. Sovyetleri ve Sovyet Komünist Partisi’ni reforme edeyim derken, her ikisini de kendi eliyle tarihin arşivine kaldıran parti liderine işaret ediyorlar.
Kimileri ise, belki de çaresizlikten, CHP umudunu hâlâ korumak istiyor, Kemal Kılıçdaroğlu’na gönülsüz de olsa
kredi açıyorlar.
Ben mi ne düşünüyorum?
Şimdilik şunu söyleyebilirim:
Kemal Kılıçdaroğlu’nun işi gerçekten zor CHP’de...