Kimi bunu açıkça söylüyor.
Kimi daha ölçülü bir dille, ya dağ fare doğurursa diyerek...
Benzer bir durum, 2003-2004
darbe tertipleri konusunda da dikkati çekiyor.
Eski
Deniz Kuvvetleri Komutanı
emekli Oramiral
Özden Örnek’in günlüklerinde yer alan ve başoyunculuğun eski
Jandarma Genel Komutanı emekli
Orgeneral Şener
Eruygur’a ait olduğu
Sarıkız ve
Ayışığı kod isimli darbe tertipleri (şimdi bunlara bir de Eldiven eklendi) yalan çıksın diye bazı odaklar nice zamandır yoğun çaba içinde.
Ama olmuyor.
Çünkü bu tertipler gerçek!
Aslında, darbe tertiplerinin üstüne şal örtmek isteyenler de bal gibi biliyor bu gerçeği.
Kendi adları gibi biliyorlar.
Ancak, bu gerçeğin ortaya çıkması ve bundan dolayı ‘
darbeci paşalar’dan yargı önünde
demokrasi ve hukuk adına
hesap sorulması işlerine gelmiyor.
Karanlıktan beslendikleri için öyle.
Demokrasiyi sevmedikleri için öyle.
Bu yüzden, emekli Oramiral Örnek’in günlüklerinde yer alan darbe tertipleri konusunda eski
Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral
Hilmi Özkök‘ü kaçıncı kez konuşturuyorlar, sözlerini eğip bükmeye çalışıyorlar.
Ama yine olmuyor.
Özkök Paşa, günlükler
Nokta dergisinde ilk patladığı zaman ‘darbe tertipleri’ne ilişkin ne dediyse, bugün de aynısını söylüyor:
“Ne vardır, ne yoktur diyorum.”
“Ne teyit ederim, ne tekzip ederim” diyor.
Mahkemede ‘tanıklık’ konusuna gelince:
“O zaman düşünürüz, hukuki mekanizmayı bilmiyorum” diyor.(*)
Daha ne desin Özkök Paşa?..
Bakın, eski Jandarma Genel Komutanı emekli Orgeneral
Şener Eruygur’la eski Birinci
Ordu Komutanı emekli Orgeneral Hurşit
Tolon darbeye teşebbüs iddiasıyla
Ergenekon çerçevesinde tutuklandılar.
Bu
dava, öyle anlaşılıyor ki, günlüklerde yer alan 2003-2004 darbe tertiplerine de uzanacak,
Cumhuriyet’e atılan bombalardan kanlı
Danıştay baskınına da, hatta
Hrant Dink cinayetine kadar da gidebilecek.(**)
Ama yine de soruyorlar:
Mahkemede ya dağ fare doğurursa?..
Olabilir.
Ama siz o zaman, yoksa darbe tertipleri olmadığına mı inanacaksınız?
Siz kendi kendinizi inandırsanız, âlemin kör ve sersem mi olduğunu sanıyorsunuz?
Söyleyin bakalım:
Susurluk yaşanmadı mı?
Yaşandı ama mahkemede buz dağının ucu bile gözükmedi. Susurluk davasında dağ fare doğurdu.
Ama Susurluk gerçeği çırılçıplak gözlerimizin önünde değil mi?
Güneydoğu’da
derin devlet eliyle işlenmiş binlerce sözde ‘
faili meçhul cinayetler’le
Türkiye’nin alnına vurulmuş koskoca bir demokrasi ve hukuk ayıbı, bir
insan hakları faciası olarak tarihimizin kepaze sayfalarına eklenmedi mi Susurluk?..
Eklenmedi diyebilir misiniz?
Geçelim.
Ya 9
Mart darbe girişimi?..
1971’in
12 Mart askeri darbesinden sonra 9 Mart konusunda açılan Madanoğlu Paşa Davası
beraatle sonuçlanmıştı.
Yani dağ fare doğurmuştu!
Peki, kim inandı 9 Mart’ın olmadığına?..
Hasan
Cemal, nasıl kuryelik yapmış, Doğan Avcıoğlu‘nun yazdığı ‘darbe anayasası‘nı büyük boy sarı zarf içinde alıp hangi
subaya götürüp teslim etmişti?
Hasan Cemal,
Kızılay’daki bekar evinde Mürted Hava Üssü Komutanı Korgeneral ile Doğan Avcıoğlu’nu kaç defa gizli olarak buluşturmuştu?
Hangi bombalar nerelere atılmış, neden atılmıştı? Hangi 27 Mayısçı emekli subay
dinamit lokumlarını arabasının bagajında getirmişti?
Ama ne oldu?..
9 Mart davasında dağ fare doğurdu. Neden? Çünkü işin ucu zamanın
Genelkurmay Başkanı’na,
Hava Kuvvetleri Komutanı’na gidiyordu. Dava bir yerde siyaseten kesildi, beraat kararı çıktı mahkemeden...
Ama bu karar, 9 Mart’ın bal gibi bir darbe tertibi olduğu gerçeğini tarih önünde değiştirmedi.
Geçelim.
2002 yılı sonundan beri Türkiye darbesel bir süreç yaşıyor. AKP hakkında açılmış olan
kapatma davası da zincirin bir halkasıdır.
Dileriz, AKP kapatılmaz.
Hesaplar, seçimle görülür.
Bu arada inşallah çetelerden, darbecilerden demokrasi ve hukuk adına gereken hesap sorulur.