CHP’nin
İstanbul kongresinde yine değişim, dönüşüm solganları atılmış geçen
pazar günü.
İl Başkanı
Gürsel Tekin, “Dünya değişiyor, çağ değişiyor, biz de değişeceğiz“ demiş...
Ne güzel!
CHP lideri
Baykal, ‘tarihi bir dönüşüm’ün müjdesini vermiş partisi için...
Ne kadar iyi!
Peki heyecanlı mı?
Hayır.
Çünkü hep aynı film...
Baykal’ın CHP’si her
seçim öncesi değişir!
Bu konuda gerçekten yaratıcıdır Baykal.
Seçimler yaklaşırken mutlaka bir iki pırıltılı slogan bulur.
Program değişikliği için komisyonlar kurar, her ağıza bir
parmak bal çalan seçim bildirgeleri hazırlatır.
Bu açıdan çok beceriklidir.
Kimi kadın, kimi erkek yeni süsler, alımlı saksılar bulur buluşturur ve yerleştirir partisinin vitrinine.
Onlarla seçim meydanlarında otobüslerin üstüne çıkar, ellerinden kollarından tutup havaya kaldırır, kalabalıkları heyecanlandırır.
Değişim ve yenilenme şarkılarıyla yola çıkar.
Nabza göre
şerbet veren, iyi slogan oturtan konuşmalarla kalabalıkları dalgalandırır da.
Kendisine gönülsüzce atılacak kerhen oylara da, ödünç oylara da meydanlarda talip olur.
Sonra?..
Sonrası hep aynıdır.
Seçimi yine kaybeder.
Ama koltuğunu kaybetmez!
Kaç kez gördük bunu.
Ama
demokrasilerde görmediğimiz bir şey vardır:
Seçim kaybeden ama
koltuk kaybetmeyen bir lider!
Onun adı Baykal’dır.
Bu filmi kaç kez seyrettik. 1990’ların başından beri hep vizyonda değil mi?
Bu kadar çok seçim kaybeden ama koltuğunu kaybetmeyen parti lideri, siyasal lider var mı
Avrupa demokrasilerinde?
Hayır yok.
Bir, bilemedin iki seçim kaybetti mi, yerini bir başkasına bırakır liderler Avrupa demokrasilerinde...
Baykal’ın CHP’si istisnadır.
Başka istisnai tarafları da vardır Baykal’ın.
Partisinin programında hâlâ sosyal demokrat yazar.
Ama 27
Nisan 2007’de olduğu gibi askerin siyasete verdiği muhtıralara sahip çıkar.
28
Şubat post-
modern darbesinde askerin
darbeci rolünü, ‘
sivil toplum gibi’ diyerek aklar.
2007’deki gibi askerle birlik olup 367 formülleriyle TBMM’nin kendi içinden bir
cumhurbaşkanı seçmesine engel olmaya gayret eder.
Yüzde 47 oyla seçim sandığından çıkmış partinin kapatılması için asker-sivil bürokrasiyle el altından çalışır.
Üniversitelerde
türban, başörtüsü yasağının kaldırılmasını öngören ve 411 milletvekilinin oyuyla TBMM’den çıkan kararın iptaline giden yolu açar.
Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez ‘darbeci zihniyet’in
sanık generallerle, subaylarla birlikte yargı sahnesine getiren
Ergenekon davasında ‘avukatlığa’ soyunur.
Asker kişilere sivil
mahkeme yolunu açan, yani Avrupa demokrasilerindeki gibi bu ülkede de demokrasiyi biraz daha demokrasi yapabilecek yasal düzenlemenin, iptaline giden kapıyı açar.
Kürt sorununun şiddetle bağını koparabilecek ‘demokratik açılım’a cepheden karşı çıkar.
‘
Ermeni açılımı’na
burun kıvırır.
Liste uzatılabilir ama gerekmiyor.
Deniz Baykal budur.
Baykal’ın CHP’si budur.
Böyle bir partinin değil sosyal demokratlığı, demokratlığı da su götürür.
Baykal’ın elinde CHP iyiden iyiye başka sulara açılmıştır.
Bu sular milliyetçi sulardır.
Şu rahatça söylenebilir:
Baykal ve sözcüleri, milliyetçilik alanında MHP lideri Bahçeli ve kurmaylarıyla uzun yıllardır
yarış içinde...
Ve bu yarış, hiç kuşkunuz olmasın, CHP’ye değil MHP’ye yarıyor.
İşte bu yüzdendir ki, Baykal’ın CHP’si kaç yıldır Avrupa sosyal demokrat çevrelerinde saygınlığını yitirdikçe yitiriyor, Sosyalist Enternasyonal’de de adım adım topun ağzına geliyor. Ve Enternasyonal’de Baykal’ı kapının önüne koymak isteyenlerin sayısı gitgide artıyor.
Bütün bunlar Baykal’ın umurunda mı?
Hiç sanmıyorum.
Dünya onun etrafında
döner!
Ama ben de değişim ve dönüşüm sözcüklerini Baykal’la yan yana getiremiyorum.
Dünya değişir, Baykal’ın CHP’si değişmez!