Sevgili okuyucular, bu hafta yoğun gündemin çeşitliliği arasında fazla dikkat çekmeyen önemli bir olay cereyan etti.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı 28
Şubat 1997 Darbesi hakkında
soruşturma başlattı. 12 Eylül'den sonra 28 Şubat hakkında da bir soruşturma başlatılması, Türk
demokrasisi ve yargısı bakımından son derece önemli ve isabetli bir adımdır.
Artık
darbecilerin
yargılanma vakti gelmiştir
Efendim, hep yazıyorum: 27
Mayıs'ta
darbeciler yargılanabilselerdi ve işledikleri ağır darbe suçundan mahkûm edilebilselerdi, Türkiye'de demokratik rejim çoktan rayına oturmuş olurdu.
Bırakınız darbecilerden
hesap sorulmasını,
27 Mayıs'ın darbeci cuntacıları 'temelli
senatör' yapılarak millî iradenin kenesi oldular. Milletin sevdiği bir Başbakan'ın ve bakanlarının alçakça şehit edildiği bir matem ve utanç günü olan 27 Mayıs, tam yirmi yıl boyunca zorla bayram olarak kutlatıldı.
Demirel ve şürekâsı da hiç sıkılmadan bu 'bayram'a(!) iştirak ettiler.
12 Mart'ın muhtıracı generalleri büyük bir pişkinlikle görevlerine devam ettiler. Hattâ bununla da yetinmeyip bir de Cumhurbaşkanı olmaya kalktılar.
12 Eylül'ün 'vatan kurtaran aslanları', darbeci 'beşibiryerdeler', hiç utanmadan devlet imkânlarına konarak yıllarca sefasını sürdüler.
28 Şubatçı darbecilerin uzantılarının da 2003'ten beri TSK içinde ne haltlar karıştırdıkları ve demokratik rejime karşı nasıl darbe hazırlıkları yaptıkları,
Ergenekon Soruşturması ile her gün biraz daha aydınlığa çıkıyor...
Sincan'da tankları yürütenler
Efendim, bugüne kadar darbecilerin yargılanmamasının iki sebebi vardı:
Birincisi TSK komuta kademesinin buna izin vermeyecek olması; hattâ yeni bir darbe tehlikesinin ortaya çıkması; ikincisi, darbe sonrasında gelen politik ekiplerin hâllerinden memnuniyeti ve yeni siyasî rakiplerden duydukları endişeydi. Meselâ, Demirel'in eski demokratların affı konusundaki tutumu bu ikinci sebeple ilgilidir.
Demirel ve hempaları, 28 Şubat'ı savunmaya ve darbe olmadığını söylemeye devam ededursunlar; 28 Şubat'ı yapanlar, şecaat arz edip sirkatlerini söylemekten kendilerini alamamışlardır. 4 Şubat'ta Sincan'da tank yürütenler, 'balans ayarı' yapanlar ve diğerleri, âdeta bülbüller gibi şakıyarak kamuoyuna suçlarını
itiraf etmişlerdir. Artık sıra
Cumhuriyet Savcısı önünde itirafa gelmiştir.
28 Şubat, açıkça bir askerî müdahale ve darbedir. Lâkin, bölük pörçük hatıralar dışında 28 Şubat Darbesi'nin gerçek hikâyesi henüz yazılmamıştır. 28 Şubat'ın içyüzünün ortaya çıkarılabilmesi için TSK'daki kayıtların ayrıntılı şekilde incelenmesi, özellikle illegal '
Batı Çalışma Grubu' (BÇG) darbe örgütlenmesinin açığa kavuşturulması gerekir. 28 Şubatçılar, TSK içinde tamamen illegal şekilde örgütlenmiş; 'konseptler', 'andıçlar' yayınlamış; halkı siyasî ve ideolojik şekilde fişlemiş ve açıkça suç işlemişlerdir.
Yüksek yargı mensuplarını Genelkurmay'a doldurup zorla 'irtica brifingi' veren ve komutla alkışlatan yüz karası bir yönetimi demokratik bir rejimle bağdaştırabilir misiniz?...
YDP'nin şanlı mücadelesi
Efendim, 28 Şubat, millî iradeye, milletin
inanç ve değerlerine indirilmiş kalleşçe bir darbedir. Bu dönemde, aydınların bir kısmı korkarak köşelerine çekilmiş; ne yazık ki önemli bir kısmı da 28 Şubat şakşakçılığı yapmıştır. Siyasette, bizim YDP'lilerden (Yeniden
Doğuş Partisi) sonra en ciddî demokratik tepkileri, BBP Genel Başkanı rahmetli
Muhsin Yazıcıoğlu ve LDP Genel Başkanı Besim Tibuk ortaya koymuş; ne yazık ki geri kalanlar ise kaçacak delik aramışlardır.
O günlerde 'Batı Çalışma Grubu' (BÇG) cuntasına karşı 'Demokrasi Çalışma Grubu'nu (DÇG) kurmuş; bildirilerle, açık oturumlarla, konferanslarla ve demokrasi konusundaki çalışmalarla, BÇG'ye ve darbecilere karşı fikrî faaliyette bulunmuştum. 28 Şubat Dönemi'nde 3.5 yılda, karadan, yaklaşık 500 bin km. kat ederek 1276 konferans verip binlerce konuşma yapmıştım. Demokrasi ve
insan hakları konusunda yaptığım konuşmalar sebebiyle, cuntacıların talimatıyla DGM'lerde ve Ağır
Ceza Mahkemeleri'nde aleyhime yüzlerce dâva açılmıştı. Bu, Türkiye'de demokrasi ve millî irade şuuru ile '
sivil itaatsizlik'in geliştirilmesi mücadelesiydi. Zira, bütün kurum ve kurallarıyla işleyen tam bir demokrasiye ulaşabilmek ve antidemokratik müdahaleleri engellemek, ancak halkın demokratik hak ve hürriyetlerine sahip çıkmasıyla mümkün olabilirdi.
***
28 Şubatçılar mutlaka yargılanmalıdır. Gerçek anlamda 'ileri demokrasi'nin kurulması ve bir daha militarist vesayete dönülmemesi için 28 Şubat'ta millete ve rejime karşı suç işleyenler cezalandırılmalıdır.