Gördüğü sıcak ilgi karşısında asker sertliği yerini insanî hislere bıraktı. Sayın
Genelkurmay Başkanı çok duygulanmıştı.
Bölücü
örgüt yahut ardındaki güçler, devletin
halkla kucaklaşma isteğini gösteren bu türden sahneleri pek sevmez. Sayın Gül'ün devlet başkanı olarak yaptığı
Güneydoğu turu ve başkomutan sıfatıyla sınır birliklerini ziyaret ederek moral vermesi, örgüt ve bağlantılarını çileden çıkartmaya yetmişti.
Dağlıca ve Tütüncü karakolu
baskınlarını hatırlayalım. Örgüt üzerinden anında
cevap verilmişti Sayın Gül'ün ziyaretlerine...
Bir taraftan devlet-halk kucaklaşmasının ilk adımlarına şahit oluyoruz, diğer taraftan da yıllarca halkı tedirgin edip, devleti zan altında bırakan fail-i meçhullerin arkasındaki derin yapılanmalar ortaya çıkıyor. Günlerdir bir annenin, kendi oğlunu kullanarak 90 küsur insanın öldürüldüğüne dair açıklamalarını ve Nuriş çetesinin görüntülü itiraflarını seyrediyoruz.
Anne, konuşmalarının ardından ekliyor: "Oğlumu da onların öldürdüğünden adım gibi eminim!" Önce kullandılar, sonra yok ettiler...
Ve bu süreç karşımıza iki problem çıkartıyor. Birincisi, devlet-halk kucaklaşması, devletin, devlet gücünü istismar edenlerden kendisini arındırarak ilerlediği bir zamanda karşımıza çıkan ve Genelkurmay adına yapıldığı duyurulan cezaevi ziyaretidir. İkincisi de kanunsuz yollardan güya devleti koruyan derin çetelerin, kullandıkları kişilerin hepsini öldüremeyeceğine göre hayatta kalanlarının problem olmasını nasıl engellediğidir.
İkinci soru Sayın Mehmet Y.Yılmaz'ın merakını ihtiva ediyor. Sayın Yılmaz,
Tuncay Güney'in
Ergenekon'la ilgili ifadeleri yayınlanırken,
gönüllüler hareketi hakkında söylediklerine neden itibar edilmediğini soruyordu.
Ergenekon
tipi yapıların
soğuk savaş döneminde uyguladığı sağlı sollu çatıştırma usulü malumdur. Daha sonra bu yapıların sağdan ve soldan kendi içlerinde bölünüp karşı karşıya getirilerek nasıl bitirildiği de bilinir. Bölerek içten tüketenler yerlerini korumuş, inandığı ideoloji uğruna elini taşın altına koymaktan çekinmeyen insanlar ise sırtlarındaki suç kamburu ile belini doğrultamaz hale getirilmişti.
Doğu blokunun çökmesi ve artık
sakız haline gelen ifadesiyle tek kutuplu dünya kurma sevdalarının ayyuka çıktığı zamana gelinince, yeniden yapılanma dönemi başlamış oldu. Bilinen adıyla "Yeni Dünya Düzeni" kuruluşunu başlatmıştı. Bu arada Ergenekon tipi yapılar sağ ve sol kanatlarını merkezde birleştirip, Türk Ortodoks Kilisesi'nden,
dindar yelpazedeki siyasî oluşumların ve bazı tasavvufî yapıların içine kadar girerek "re-organize" olurken bir ucundan yakayı kanuna kaptırdı. Şimdi devletin savcısı, devletin kanunlarıyla kendisini devlet zanneden birtakım oluşumları yargılıyor.
Tuncay Güney, bu yapılardan Nurişlerin de, bağrı
yanık annenin de verdiği isim tarafından kullanılırken bir polis baskınıyla alınıyor ve o malum ifadeleri veriyor. Sorgu,
Adil Serdar Saçan'lı organize şubede yapılıyor.
Süreci iyi takip edebilenler o senelerde gönüllüler hareketiyle ilgili alternatif lider arayışlarının medya sayfalarına fazlasıyla yansıdığını bilirler. Yani klasik içeriden alternatif çıkart, çatıştır ve çökert taktiği... Güney'in ifadelerine bakılınca alternatif lider adaylarını inceleyen medya haberleri ile bire bir örtüştüğü görülüyor. Ama gönüllüler hareketinin öyle bir örgütlenmesi yok ki tutsun. Nitekim tutmadı da...
Ergenekon
belgelerinin,
Org.nize Suçlar'ın baskını ile Tuncay'dan çıkışını değerlendiren
Doğu Perinçek,
Aydınlık dergisinde Ergenekon'u Tuncay'ın üzerine yıkarak sulandırma yöntemini kullanmak isteyen ilk isim oldu. Hâlbuki o belge daha birçok yerden çıkmıştı. Doğrusunu söylemek gerekirse Tuncay'ın eline geçecek kadar yayılmıştı. Buna karşılık Tuncay da, "Beraber çok işler yaptık. 'Doğu Abi' beni konuşturmasın." restini çekti ve bu
bahis kapandı. Konuşsa ne olurdu acaba? Bu ayrıntılar Mehmet Bey'in ilgi sahasına girmemiş olabilir.
Sonuçta sağ-sol çatışmalarından, faili meçhullerden
mafya hesaplaşmalarına kadar her yerden ucu çıkan derin çetelerin kullandığı bir şahsın ifadelerini değerlendirenler, yıllanmış taktiklere alet olmamak için Tuncay'ın çete tarafından kullanıldığı zamanda söylediklerine değil, çeteyi ele veren açıklamalarına bakıyor. Bunda şaşılacak hiçbir şey yok. Bu konuda asıl şaşılacak şey, çetenin evine baskın yapan Adil Serdar Saçan'ın nasıl bir mutasyon geçirerek karşı tarafta kendisini bulduğudur. Zannediyorum bu konuyu da en iyi bilenlerden birisi, o yıllarda Doğan Grubu'nun televizyonlarından birisini yöneten diğer Tuncay'dır.