New York'ta Beş Minare filmi
Türkiye'de ve dünyada
terör üzerinden Müslümanların başına dolanan belaları gösterime sokarken, aynı hafta bir kitap çıktı piyasaya.
ABD'li sosyolog
Helen Rose Ebaugh Türkiye'de ve ABD'de yaşayan Türkler üzerinde yaptığı inceleme ve yüz yüze mülakatları kitaplaştırmış. Doğa
Kitap da bu eseri "
Gülen Hareketi: İnanç tabanlı bir
sivil toplumsal hareketin sosyolojik analizi" adıyla tercüme edip, piyasaya sürmüştü.
Yine aynı günlerde Philadelphia'da gerçekleştirilen bir konferansa,
Gülen Hareketi'nin şartları çok iyi okuyarak, onlara uygun çözümler üreten son derece fıtri bir hareket olduğuna dair
algı damgasını vurmuş. Dünkü Zaman'da
Ahmet Kurucan Hocamız ırmakta boğulmak üzere olan çocukları kurtarıp, onlara sahip çıkma ve problemlerini çözmek zorunda kalan köylülerin hikâyesi üzerinden nakletmişti bu algıyı.
ABD'de harekete dışarıdan bakanların gözlem ve araştırmaları sonunda ulaştıkları sonuç, Türkiye'de karşımıza çıkan kuşkucu, evham dolu ve suçlu ilan etmek üzere inanılmaz bir hırsla dolu yaklaşımlara hiç benzemiyordu.
Hocaefendi Philadelphia konferansını dinledikten sonra Türkiye haberlerine bakınca şöyle demiş: "Öyle bir konuma geldik ki, söven de kazanıyor takdir eden de!.."
New York'ta Beş Minare filminin resmettiği genel tablo, şerrin galebesiyle neticelense de bizler hayrın galip geleceğine inanıyoruz. Evhamların, şüphelerin ve bu toz
duman içinde kötü niyetlerini gerçekleştirmek isteyen fırsatçıların, kast etmek istedikleri kişilerin insanlığı karşısında eriyeceği bir günün olduğuna inanıyoruz. Tıpkı Hz. Yusuf'un kardeşlerine "Bugün sizin için
kınama yoktur.
Allah sizi affetsin; O merhametlilerin en merhametlisidir." dediği zaman, kardeşlerin secdeye kapanması gibi.
Bu konuda ümitlenmek için yeterli sebep var. Helen Rose Hanımefendi'nin kitabını okurken hissettiğim gibi, dünya Türkiye'deki bir avuç insanın kaldırdığı tozlu mekândan ibaret değil. Onların mekânlarında bulanık görenler hariç koca bir dünyada ve Türkiye'nin ekseriyetinde meseleler aklıselim ile değerlendiriliyor, bilimlerin ölçekleriyle tartılıyor.
Ebaugh Hanımefendi, yaptığı araştırmalar ve mülakatlardan sonra şöyle bir sonuca ulaşmış: Bu hareket ancak Türkiye'den çıkabilirdi. Çünkü hareketin tam olarak anlaşılıp, açıklanabilmesi, Türkiye'nin tarihi ve milli değerlerinin bilinmesiyle mümkün olabiliyor. Hareketin başarısı da, usulü de milli karakterle sıkı sıkıya bağlı oluşuna veriliyor. Gülen Hareketi ismini sıkça kullanan Helen Rose, milli karakterle hareketin sıkı irtibatından hareketle "Hizmet" kelimesini kullanıyor.
Hocaefendi'nin formüle edip, şahsında yaşayarak takdim ettiği hareket, başka insanlar tarafından benimsenip uygulanarak kıtalar aşırı hale geldi. Şimdi başka milletlerin fertleri tarafından da benimsenip uygulanarak, bir milletin, milletler arası değeri olma yolunda ilerliyor. Her renkten ve her ırktan insanın benimseyebildiği, kendi şahsında uygulayabildiği ve etrafına aktarabildiği bu hareketin sırrı "Hizmet"te saklı. İnsanlara
hizmet etmeyi seçenler onların gönüllerinde müstesna bir yer edinebiliyorlar.
Helen Rose Hanımefendi'nin
ocak ayında Türkiye'ye geleceğini şimdiden müjdelemek istiyorum. Kitabı dikkatle okuyanlar Türkiye'nin evhamlarla bulanmış havasından kurtulup, Hizmet'i bir Amerikalı bilim kadınının gözüyle bir kere daha görme fırsatı bulacaklar. Tabii ki, bir de onunla bilinçli bir
tartışma fırsatı yakalayacaklar..