"Kur'an'dan herkes bir şeyler anlar. Önemli olan Sahabe-i Güzîn Efendilerimizin ne anladığını anlayabilmektir." ikazı, ilk anda derinliğini gizliyor insandan. "Kur'an tarih üstü müdür, tarihin içinde midir?
Evrensel midir, tarihsel midir?" gibi tartışmaların çok öncesinde duymuştum bu cümleyi. Yakın zamanda tarihselciliğin anlaşılamadığı düşünülerek yazılmış bir kitap geldi e-
mail kutuma. Yazarın nazik ve gerçekten de müzakere edilmesini isteyen üslubu kitabı hemen okumaya icbar etti. Okudukça yeniden o cümleyi hatırlıyordum.
Kur'an elimizde. Biz ise bambaşka bir vadide Kur'an üzerine düşünce krizleri geçiriyoruz.
Tarihte olmuş şeyleri nasıl anlayabileceğimize dair geliştirilen
felsefe ve metotların da bir kısmına sıkı sıkıya yapışıp, bir mücadeledir tutturup gidiyoruz. Adaptasyonlarla bir yere ulaşmaya çalışıyoruz.
Belki de işin püf noktalarından birisi Seyyid Kutup gibi hepimizin çocukluğunda gizli. Rahmetli Kutup, "Çocukken," diyor, "annem bana Kur'an okuturdu. Daha sonra tahsilim arttı, kocaman kocaman okullar bitirdim. Ne var ki, çocukluğumda Kur'an'ı elime aldığım zamanki halâvet yok olmuştu. Kur'an'la
arama mesafe girmişti. Artık o lezzeti alamıyordum." Bu yitik, Kutup için büyük bir dert olur ve yeniden çocukluğun günahsız ve saf inancıyla okuduğu kitabın halâvetini aramaya başlar. Bulduklarını yazıya dökerek başkalarıyla da paylaşır. Görür ki, dert sadece kendi derdi değilmiş. Sonra o yazılar Türkçeye de çevrilen şekliyle "Kur'an'da Edebi Tasvir" adıyla kitaplaşır.
Bu ceht Kur'an'la, çağımızdaki muhataplarından birisi olarak rahmetli Kutup arasındaki mesafenin aşılmasını getirir. Ve gönle damlamaya başlayan katreler ummanlaşıp "Fîzılal tefsiri" olur.
Mutlaka Fazlurrahman da sıkıntı çekmiş,
modern dünyada yaşamak zorunda kalanların problemlerine çareler bulabilmenin derdine düşmüştü. Tarihselci yorum metodu ona bir çare gibi görünmüştü. Empati, rekonstrüksiyon gibi tarihselci yorum yönteminin unsurlarını kullanarak, Şahveliyyullah Hazretleri'nin tasavvuf metodolojisinin de yardımıyla, "Kur'an'ın 'ruhuna' ulaşılabileceğini" düşünmüştü.
İnsan diyor ki, felsefi teorilerle Kur'an'ı yorumlamak yerine saf bir mü'min olarak bir üstteki ayete baksa ve Kutup gibi "Acaba, 'Kur'an perdesi üzerinden' Rabb'im bana ne yollar ilham eder?" düşüncesiyle çabalasa nelere ulaşırdı?
Empati ve rekonstrüksiyonu "Kur'an'ın ruhuna" ulaşabilmek için değil, Kur'an vasıtasıyla hayatlarını kökünden değiştiren
sahabe efendilerimizi anlamakta kullansaydı hangi neticelere varırdı?
Evet, Sahabe Efendilerimizin ne anladığını anlamakta hayat pratiği ve yöntemin unsurları çok şey verebilir. Ve inanıyorum ki, Kur'an perdesine samimi ızdıraplarla yapışanlara, Kur'an'ı vahyeden Mütekellim-i Ezeli, Kutup'a
cevap verdiği gibi mutlaka o "perde arkasından" ses verir. Evet, ben buna inanıyorum.