ABD'li sosyolog
Helen Rose Ebaugh, bugün Ankara'ya geliyor. Ankamall'da
Gülen Hareketi'nin Analizi isimli kitabını
imzalayacak.
Pazartesi günü de 'Türkiye'de Sivil Toplum' konulu bir panele katılacak. Prof. Dr. Suna Başak, Doç. Dr.
Ergün Yıldırım ve Dr.
Muhammet Çetin'in katılacağı panelde
sivil toplum tarihi arka planıyla ele alınacak ve Bayan Ebaugh orada Hizmet (Gülen) Hareketi'ni sivil toplum açısından anlatacak.
Ebaugh Hanım'ın, bizim gazetede yer alan röportajında bir nokta çok dikkatimi çekti. Hareket içinde yer alan insanlarla görüşüp, mülakatlar yaparak çalışmış ama
Hocaefendi ile görüşmemiş. Birkaç defa görüşme fırsatı yakaladığı halde çalışma sürerken görüşmemeyi
tercih etmiş. Yani önce neler olup bittiğini, etki altında kalmadan görmek istemiş. Yapmakta olduğu çalışmanın bilimsel yönü açısından böyle bir tercih çok ilginç.
Ebaugh Hanım, ABD ve Türkiye'de görüştüğü kimseler ve yaptığı araştırmalar neticesinde kitabını yazdıktan sonra şimdi de konferanslar, paneller ve imza günleri ile toplulukların karşısına çıkıyor. Hareket hakkında sorulara, farklı yaklaşımlara muhatap oluyor.
Elde ettiği böyle bir birikimden sonra Hocaefendi ile görüşme fırsatı bulursa
sosyal bilimlerin esasını oluşturan "anlama" açısından dev bir adım atmış olacak. Malum, fen bilimleri "açıklama"yı, sosyal bilimler "anlama"yı esas alır.
Kendi adıma böyle bir görüşmenin heyecanını şimdiden kalbimin derinliklerinde hissediyorum. İdeolojik tarafgirliklerin samimiyetten uzak ve maksatlı saldırılarının yerini, böylesine seviyeli teşebbüslerin alması herkes için çok daha faydalı.
Ebaugh Hanımefendi'nin araştırmaları ve Türkiye'deki şartlanmışlıktan uzak yaklaşımlarını okuyup da rahatsızlık duyanlar mutlaka çıkacaktır. Zira nisan yağmurları gibi bereket unsuru bile bazı bünyelerde hiç beklenmedik sonuçlar doğurabiliyor.
"Herkesin istidadına vabestedir asarı feyzi/ Ebr-i nisandan ef'i sem, sâdef dürdane kapar." mısralarının hikâyesinde olduğu gibi...
Derler ki, nisan yağmurları yağarken bütün varlık ağızlarını açar ve o bereketten istifade etmek istermiş. Sadef, aldığı bir damlayı inciye çevirir, yılan ise
zehir kesesini yine nisan yağmurlarından aldığı damlalarla doldururmuş.
Bir
yabancı, araştırma aşkıyla yollara düşüyor. İnsanlara ulaşıp onlarla mülakatlar yapıyor. Sonra kitaplaştırıp, o kitabın konusuyla ilgili çok daha geniş kitlelere ulaşmak için tekrar yollara düşüyor.
İnsana yakışır bu gayretler elbette ki bazılarını rahatsız edecek. Eğer rahatsızlıklarını aşarak "anlamak" üzere makul ve mantıklı sorular üretseler daha büyük bir
kazanç elde edilmiş olacak. Fasit daire kırılmış ve gerçekten ne olduğunun anlaşılması için onları huzursuz kılan sebeplere
cevap verebilme ortamı oluşacak.
Sadef misal insanlarımız ise bir kere de yabancı bir mantık ve kültür açısından kendi değerlerini dinleme fırsatı bulacak. Görüntüsünün yabancı kültürler tarafından çekilmiş fotoğraflarına bakacak...
Bugün Ankamall'de nisan yağmurlarıyla sadeflerin buluşmasına şahit olacağız. İdeolojiden uzak, insanların gönül dünyasından süzülüp, aksiyona dönüşen samimi faaliyetlerine sosyolojinin tuttuğu mercekten bakacağız. İnşallah bu adımlar, ilim ve araştırma aşkının, kısır çekişmeleri aşılayarak tekamülüne sebebiyet verir.