Yaşam tarzında simgesel algılama


Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu yönetmeliğinin seri üretim yankıları devam ediyor. Yönetmeliği, içkiye yasak gibi lanse eden odaklar, mahalle baskısı, sivil dikta şamataları ve Malezya sendromuyla aynı genleri taşıyor. Hâlbuki Kılıçdaroğlu, "Gençleri kötü alışkanlıklardan, içkiden uzak tutmak güzel bir şey" demişti. Tütün mamulleri ile alkollü içkilerin dağıtımına ve tüketicilere ulaşmasına yönelik benzer sınırlamaların bütün dünyada uygulandığına haklı olarak dikkat çekmişti. Dünya alkol tüketiminde birinci sırada olan Avrupa tehlikeyi gördü ve alkole karşı savaş başlattı. Alkolden ölümlerin, sigara ve yüksek tansiyondan sonra 3. sırada yer aldığına vurgu yapılan 2006 yılı Avrupa Sağlık Komisyonu Raporu'nda, 15-29 yaş arası genç ölümlerinin dörtte birinin alkol yüzünden olduğu belirtiliyor. Fransa'da her yıl alkol sebebiyle 700 çocuk sakat doğuyor. Fransa, bar ve gece kulüplerinin, sabit bir giriş ücreti aldıktan sonra gençlere sınırsız içki servisi yapmasına yasak getirdi. Rusya, alkolle mücadele için fiyat artışına gitti. 2012 yılına kadar alkol tüketimini %25 düşürmek isteyen Rus yetkililerin hedefinde fiyatların artırılması ile tüketimin azaltılması var. Medvedev, yüksek alkol tüketimini 'ulusal felaket' olarak ilan etti. Ne tuhaf? Yargıtay Başsavcısı da kapatma iddianamesinde AK Parti döneminde içki tüketiminin azaldığından dem vuruyordu. İngiliz hekimler, ülkedeki yerleşik içki kültürünün değiştirilmesi amacıyla bütün alkollü içecek ilânlarının yasaklanması çağrısı yapıyorlar. İrlanda eski Başbakanı Bertie Ahern "Sarhoş oluncaya kadar içki içmek, İrlanda'da çok yaygın hale geldi. Bu ciddi bir problemdir" diyordu. Çünkü cinayetlerin yarısı, ölümlü trafik kazalarının da 3'te 1'den fazlası alkolden kaynaklanıyordu. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre Avrupa'da her yıl 600 bin kişi alkol sebebiyle ölüyor. Bizde ise yönetmeliği kendi tutkularına payanda yapan cumhuriyetçi sekülerler ve epiküryen enteller, yaşam tarzlarına müdahale çığlıkları atıyorlar. Çünkü bazı simgeler onların 'çağdaş kimlik'lerinin ayrılmaz parçası durumunda. Bunlarda algılama duygusu, sezgisel veya matematik değil tamamen simgesel algılamadır. Kendi kimliklerini bile başkalarının en tabii hallerini simgeleştirerek hissederler. Dikkat ederseniz 'çağdaşlık', bu kitlenin siyasal, sosyal ve hukuksal tüm uzantılarının diline pelesenk olmuştur. 'Çağdaşlık' soysuz bir kelime. Kurulduğu her kucakta başka bir endama ve farklı bir manaya bürünüyor. Bazen herkese gülücük dağıtan bir Afrodit, bazen dokunmakla intikam alan bir Nemesis. Hakikatte anayasa ve kanunların hepsi, seslendikleri toplumun yaşam tarzına toplu müdahale teşkil ederler. Zira kuralların her biri bir yasak koyar, bir ceza verir ve sınırları çizerler. Doğruyu ve yanlışı emredici bir şekilde gösterirler. Ama biz bunları yaşam tarzımıza müdahale olarak algılamayız. Çünkü anayasa ve kanunları, özgür irademizle seçtiğimiz temsilciler yaptığı için bu yasaklamaları meşru görürüz. Çağdaşlığın ölçüsü nedir? Siyasal duruş mu, sekülerlik mi, sanat sevgisi mi, alkol mü? Ya modernliğin kriteri? Yararlı olan mı zararlı olan mı? Zararlı olanla mücadele etmek kuşkusuz evrensel bir değerdir. Alkolün trafik kazalarındaki baş sebeplerden birisi olduğu ve suç oranlarında ciddi bir artış oluşturduğu istatistiklerle gün gibi ortada. Bir Alman vecizesinde denildiği gibi kadeh içinde, deniz içinde olduğundan daha çok kimse boğulmadı mı? Bu sebeple Anayasamızın 58. maddesinde gençleri alkol, uyuşturucu ve kumar gibi kötü alışkanlıklardan korumanın devletin görevi olduğu, devletin bu konuda koruyucu tedbirleri alması emrediliyor. Sigara da bir 'yaşam tarzı', içki de... İkisi de sadece içeni değil, başkalarını da yaralıyor. Kendi yaşam tarzımızın kabul edilemeyecek etkilerini başkalarına dayatamayız. Alkolizmin yolu da, mahalle baskısından değil alkol kullanmaktan geçer.
<< Önceki Haber Yaşam tarzında simgesel algılama Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER