Terörle mücadele bakanlığı


YAŞ toplantısı sırasında Başbakan'ın, yanında Genelkurmay Başkanı olmadan tek başına oturması çok önemliydi. Bakanlar Kurulu'nda Başbakan'ı sivil iradenin seçilmiş lideri olarak başköşede görürken, YAŞ'ta Genelkurmay Başkanı'yla birlikte oturması demokrasiye gölge düşüren bir tablo oluşturuyor. İkili görünüm, sivil iradeye dayalı otoritenin Genelkurmay Başkanı'nca paylaşıldığı imajını veriyor. Mevcut rejimin resmidir bu ikili görünüm. Demokratik karakterli 2. Cumhuriyet döneminin başlaması için daha çok yolumuz var. Seçimden önce sorulduğunda "Genelkurmay'ın Savunma Bakanlığı'na bağlanması gündemimizde yok" demişti Başbakan. Hâlâ Başbakan'a kafa tutan generallerin mevcudiyeti, Genelkurmay Başkanlığı'nın Savunma Bakanlığı'na bağlanmasının ne derece elzem olduğunu bir kez daha gösterdi. TSK üzerinde etkili sivil denetim mekanizmaları kurulmasının aciliyetini de. Patronun kim olduğu yeni normlarla açık bir şekilde ortaya konmalı. Terörle mücadelenin asli aktörü ve sorumlusu da belli olmalı. 30 yıldır Emniyet bir taraftan, Genelkurmay bir taraftan, Jandarma başka bir taraftan sahne alıyor. İstihbaratta yine Genelkurmay, Jandarma, MİT ve Emniyet paramparça. Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı kuruldu ama hayal gibi. Devletin tüm istihbarat birimlerinden gelen istihbaratların toplanacağı havuz olarak tasarlanan bu müsteşarlık, adı kadar önemli bir statü arz etmiyor. Kaldı ki müsteşarlığın operasyonel görev ve yetkisi de bulunmuyor. Sivil denetim ve kontrolden uzak çalışan dev Genelkurmay istihbarat yelpazesi, istihbarat paylaşımı açısından Güvenlik Müsteşarlığı'nı sallamıyor. Bu kadar parçalı bir görünüm yerine, terörle mücadelede görev alacak güvenlik ve istihbarat unsurlarının eşgüdümle yönetileceği bir üst sivil yönetim şarttır. Türkiye'deki terör gerçeği, istihbarat zafiyeti ve terörle mücadelede yaşanan ihanetlerin önüne geçmek istiyorsak bunu düşünmek zorundayız. Terörle mücadelede sivil şefin belirlenmesi, terör istihbaratının tek elde toplanması ve kontrolsüz güvenlik perspektiflerine meydan verilmemesi için Terörle Mücadele ve İstihbarat Bakanlığı kurulabilir. Böylelikle terörle mücadelenin demokratik açılım kanadıyla teröristle silahlı mücadele kanadı kontrollü ve eşgüdümlü bir şekilde yürütülebilir. Bir başbakan yardımcısı veya dışarıdan liyakat sahibi bir uzman kişi bakanlığa atanabilir. Dışişleri Bakanımız Ahmet Davudoğlu'nun ilk dönem bakanlığı gibi. Güvenlik müsteşarı da bu bakanlık içinde konuşlandırılır ve operasyonel görev ve yetkiyle donatılarak müsteşarlığa bu işin ehli birisi getirilir. Teröristle silahlı mücadelede görev alması düşünülen tüm asker ve polis birimleri bu bakanlık tarafından sevk ve idare edilir. Bu minvalde Emniyet Özel Harekât Daire Başkanlığı, Jandarma Özel Harekât Timleri, Özel Kuvvetler Komutanlığı unsurları doğrudan müsteşar ve bakanlık tarafından yönlendirilir. Emniyet ve Jandarma nasıl mülki görevleri açısından mülki amirlere, adli görevleri açısından cumhuriyet savcısına ve idari görevleri açısından da kendi üstlerine bağlıysa, terörde de Özel Kuvvetler (Bordo Bereliler) Terör Bakanlığı'na bağlı görev yapabilir. "Olur mu, Genelkurmay kabul etmez" diyenleri duyar gibiyim. Yıllarını "irticacı" avıyla ve fişlemelerle geçiren Genelkurmay'ın hayır deme lüksü var mı? Özel Kuvvetler terör dönemi gerilla çatışmalarında kullanılmayacak da ne zaman kullanılacak? Diğer yandan terör istihbaratı yapan tüm birimler (Genelkurmay, MİT, Jandarma ve Emniyet) ham istihbaratı, Terör Bakanlığı'nın kontrolünde analiz ve kıymetlendirmeye tabi tutar. Burada bahsettiğimiz her tür istihbarat değil sadece terör istihbaratıdır. İnanın pek çok şey düzene girer. Öncelikle askeri istihbarat yelpazesinin sivil emir komutaya bağlılığı sağlanır. Terörle mücadelede tek merkez gösterilir ve başbakan için tam tekmil bir terör ve istihbarat havuzu sağlanmış olur. Teröristle sahadaki sıcak çatışmalarda tüm muharip unsurların kontrolü ve eşgüdümü sağlanmış olur.
<< Önceki Haber Terörle mücadele bakanlığı Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER