Hararetle formül arıyorlar.
Eminağaoğlu ve Turgut
Kazan güya bir formül bulmuş
Ergenekon ve Balyoz'da
tahliyeleri sağlamak için.
Neymiş?
CMK 309. maddeye göre
Adalet Bakanlığı Kanun Yararına Bozma'ya gidecek, Adalet Bakanlığı bu talebi
Yargıtay Başsavcılığı'na iletecek, Yargıtay ilgili
Ceza Dairesi de tahliyeleri sağlayacakmış.
Hâlbuki bu madde olağanüstü bir
kanun ve temyiz yolu olarak kabul edilmiştir.
Tutuklama gibi davanın esasını çözmeyen, ara kararı sayılan ve nihai (son) karar olmayan tedbirlere karşı bu yola gidilemez.
Hangi hüküm ve kararlara karşı bu yola gidilebileceği CMK 309. maddede belirtildiği gibi bu kararların neler olduğu CMK 223. maddede sayılmış.
Bu yola gidilebilecek kararlar arasında tutuklama ve tahliye
itirazlarının reddi gibi ara kararlar yoktur.
Yoksa tutuklanıp da itiraz üzerine serbest bırakılmayanların hepsi Adalet Bakanlığı ve Yargıtay'a yığılırdı öyle değil mi?
Sizden başka akıllı yok mu?
***
Hatip
Dicle için vekillik imkânı geriye dönüşü olmayan bir şekilde bitmiştir.
BDP'nin Dicle konusunda hukuken imkânsız bir geri dönüşümü dayatması,
Öcalan'ı serbest bıraktırıp Meclis'e sokma emelinin provasıdır.
BDP, Öcalan'ı aralarında görme konusunda siyasal iktidarı, muhalefeti ve yargıyı
test etmektedir.
YSK'nın son derece doğru olan
Hatip Dicle kararı konusunda çılgınlık yapılarak
Anayasal bir değişim getirilirse, en kısa zamanda Öcalan,
Karayılan,
Cemil Bayık ve Duran
Kalkan gibi isimlerin hukuken kurtarılması için eylemler başlayacaktır.
Kaldı ki Anayasa değişse bile Hatip Dicle'nin vekilliği mümkün değildir.
Bu noktada istediğini zorla ve hukuksuzca alabilen BDP, bu sefer Öcalan'ın hapisten çıkarılması için sokakları ateşe vereceklerdir.
O zaman ne yapacaksınız?
***
Kürşat Bumin, Ceza Kanunu'nun 311. maddesindeki "TBMM'yi cebir ve şiddet kullanmak suretiyle kısmen veya tamamen görev yapamaz hale getirmek" suçuna öyle bir yorum getirmiş ki akıllara ziyan.
Bumin'e göre
tutuklu vekilleri serbest bırakmayan
mahkemeler de TBMM'yi kısmen görev yapamaz hale getirmiş!
Yani aynı suçu onlar da işlemiş!
Ama mahkemelerin bu tutumu suç sayılmıyormuş, neden mi?
Çünkü cebir ve şiddet yokmuş!
Bilakis Sayın Bumin, cebir ve şiddet var.
Çünkü her mahkeme tutukluları kendi rızaları hilafına zorla, cebir ve gerektiğinde şiddet kullanarak cezaevinde tutar.
Tutuklama "zor kullanarak" yapılan bir iştir.
Sizin özgür iradelerinizle seçtiğiniz temsilcilerin yaptığı kanunlar, mahkemelere
adaleti ve gerçeği bulmak için zor kullanma ve hürriyetleri kısıtlama imkânı verir.
Her
modern demokraside olduğu gibi.
Sizin mahkemeler için suç saydığınız müdahaleler, Anayasa ve kanunlarla meşru sayılıyor unutuyorsunuz galiba.
Tüm modern dünyada olduğu gibi.
Aksi halde herkesin gözü önünde adam ve kadın öldüreni de cezaevinde tutamazsınız değil mi Sayın Bumin?
Şu halde
Danıştay hâkimini öldüren
Alparslan Aslan'ı da cebir kullanarak cezaevinde tutuyor mahkeme.
Böylelikle mahkeme, Ceza Kanunu'nun 109. maddesindeki kişiyi hürriyetinden yoksun kılmak suçunu işliyor öyle mi?
Bu mantık Proudhon ve Bakounin'e gülücükler dağıtıyor Sayın Bumin.
İsterseniz
toplumsal
sözleşme mantığını v
e devlet örgütünü kaldıralım, her grup dilediği gibi kendisini ifade etsin ne dersiniz?
İnsanlar akşama sağ çıktığı her güne şükretsin.
Elbet en güçlü grup yönetimi ele geçirip, despotik bir örgüt kurar öyle değil mi?
Ortak bir otoriteye duyulan ölümcül ihtiyaçtan doğar devlet. Şekil madde için neyse, devlet de toplum için odur.
Hele bu devlet, demokratik ve halkın ortak iradesine dayanan bir örgütlenmeyse, kimsenin halkın koyduğu sınırları aşma özgürlüğü yoktur.
Liberallerin ve muhaliflerin özgürlüklerini garanti etmek, bu özgürlüklere kastedenleri cezalandırmak için vardır demokratik devlet.
Suç işleyen birisinin cezalandırılıp ağlaması, onun
mağdur ettiği başka birinin adalet tecelli etti diye sevinip gülmesidir.