Adalet duygusunun nabzı bazen
Ergenekon'da, bazen
Balyoz'da bazen de KCK davalarında attı.
Adaletin oksijensiz kaldığı, nabzının yavaşladığı zamanları çok gördük.
Son zamanlarda da
şike soruşturmasının popüler zemininde kıvranıyordu.
Şaibeli kramponların arkasındaki gölgeler ezmek üzereydi
toplumun en hayati dinamiğini.
Şükür ki Çankaya'dan bir el uzandı, çekti çıkardı.
Adalet duygusu iri ayakların altında ezilmekten bir kez daha kurtuldu.
Ergenekon, Balyoz ve KCK gibi hayati operasyonlarda bile diri tutulmaya çalışılan
adalet duygusu, neredeyse yeşil sahaların ve imtiyazlı simaların narına yanacaktı.
Adalet duygusunu kaybetmiş milletler yanardağlar üstünde mesken tutmuş gibidir.
Ne zaman infilak, o zaman inhitat.
Siyasetle adaletin karşı karşıya gelmesi veya muhtelif zeminlerde temas etmesi kaçınılmazdır.
Fakat her temasta siyasetin adalete yol verdiği ve adalet duygusunu iyileştirmeye çalıştığı toplumlarda (v
e devletlerde) sosyal
doku oldukça sağlamdır.
Bu itibarla fevkalade hassas olan bu duygunun her dem diri tutulması elzemdir.
Cumhurbaşkanlığı vetosunun gerekçesi fevkalade isabetli ve yargının önünü açıcı bir nitelik taşıyor.
Gül'ün veto gerekçesindeki 3
kilit mesaj;
1- Toplumun adalete olan güven duygusu.
2- Halen yürütülmekte olan bir soruşturma kapsamında bulunan kişilere yönelik özel bir
düzenleme olduğu intibaı.
3- Yeni
kanunun, değişikliğin esas amacı dışında özel bir saikle hazırlandığı eleştirileridir.
Son iki şıktaki olgular benzer görünse de aynı değildir.
Birisi imtiyazın yargıyı ezmesi, diğeri çıkarılan kanunla güdülen amacın dışına çıkılmasıyla ilgilidir.
Siyasal ve sosyal hayatta illegal
suç örgütü görünümü ne kadar vahimse, yeşil sahalara da zor kullanmak suretiyle müdahale etmek o kadar vahimdir.
Ergenekon ve Balyoz davaları da cebir ve şiddetten yola çıkar, şike soruşturması da.
Hele soruşturma ve yargılama devam ederken kanun değişikliği suretiyle gidişata yön vermenin
yargıya müdahale etmekten başkaca tevili oldukça zordur.
Veto gerçekleşmeseydi, yeşil sahalarda kanun değişikliğiyle bertaraf edilen illegal örgütsel görünüm, Ergenekon, Balyoz ve KCK gibi hayati davalarda da kötü bir emsal teşkil edecekti.
Şike soruşturması devam ederken zanlılar lehine yapılacak bir düzenleme, Ergenekon ve Balyoz zanlıları lehinde tutukluluk sürelerinin hızla indirilmesine merdiven dayayacaktı.
CHP halen yargılaması süren Ergenekon ve Balyoz davalarında tutukluluk süreleriyle ilgili düzenleme yapılması için konuyu ısıtıp ısıtıp hükümetin önüne getirecekti.
Zira yargılama devam ederken yapılacak
kanuni değişikliklerin hâlihazırda yürüyen yargısal işleyişin ve adalet duygusunun kimyasını bozacağı itirazları yerle bir olacaktı.
Veto bu davaların namusunu da kurtarmıştır dense bence abartılı olmaz.
Devlet vatandaş nazarında tutarlılığını ve inandırıcılığını kaybederse, vatandaş kendi adaletini aramanın peşine düşer.
Bu da
kaos demektir ki, o toplum için sonun başlangıcı sayılır.
Kanun yapmak veya değiştirmek siyasal bir faaliyet olduğu için kamuoyunda oluşan
algı oldukça belirleyicidir.
Cumhurbaşkanı Gül,
AK Parti içinde de farklı seslerin yükselmesine sebep olan kanun değişikliğinde, hassas kamuoyu algısını sezmekle hem AK Parti'yi ciddi bir hatadan hem de adalet duygusunu ağır bir yara almaktan kurtardı.
Ortaya çıkan skandallar, ikinci veya üçüncü lig takımları ve yöneticileriyle ilgili olsa sanırım bu kadar
kıyamet kopmaz, tutuklulara formül bulma saplantısı yaşanmazdı.
Sıkıntının sebebi topun ağzında imtiyazlıların olmasıdır.
Adaletin ibresi
generaller için bozulmadıysa, futbolun efendileri için de bozulmamalıdır.
Pusula her zaman kuzeyi göstermeye devam etmeli.
Veto gerekçesinden, reform adı altında bile olsa devam etmekte olan Balyoz ve Ergenekon gibi davaları etkileyecek bir düzenlemeye de yeşil ışık yakılmayacağı izlenimini edindim.
Umarım yanılmam.