Artık günleri sayılı.
Zira
terör sürecinin belirleyici aktörünü gösteren ibrenin ucunda artık
Türkiye var.
Terör
örgütünün kaybettiği bu metamorfozun dinamikleri ise şöyle:
1- Artık tacize açık bir
savunma yerine, terör sürecinin
operasyonel iktidarını taşıyan bir güvenlik konsepti var.
Terör karşısında statik değil dinamik bir duruş var.
"Bekle ve savun" yerine "tespit ve
imha" perspektifi hâkim.
Terörle mücadele konsepti, sabit
karakollara mahkûm olma bendini çoktan aştı.
2- Devlet
terör örgütüne karşı operasyonel inisiyatifin yanında
psikolojik üstünlüğü de yakaladı.
Terör örgütü, süreci ve terör gündemini şekillendirmekten uzaklaştı, yoğun operasyonlar karşısında varlığını ispatlama ve koruma derdine düştü.
Bu zamana kadar
terörle mücadeleyi sabote eden derin güçler önemli ölçüde pasivize edildi.
3- Operasyonel hamlelerde ve alan hâkimiyetinde teknolojinin kullanımı yaygınlaşıyor.
Operasyon sahasında elinde M-16'lı ve laptoplu özel harekâtçılar var.
İnsansız hava araçlarının azami randımanla rasyonel kullanımı hayata geçirildi.
4- Klasik askeri kıta ve
arazi hâkimiyeti anlayışından,
modern özel harekât konseptine geçildi.
Sahada
hedef olmayı bekleyen eğitim seviyesi yetersiz erler değil, hedefe kilitlenmiş, moral seviyesi ve
teknik donanımı yüksek özel harekâtçılar var.
Terör örgütü çatışma ve manevra kabiliyeti kendisinden oldukça yüksek olan silahlı personeli her seferinde karşısında görüyor.
PKK bu zamana kadar
bombalama ve karakol tarama gibi pek çok
eylem yapmış ve
eylemciler rahatlıkla sağ salim kaçıp kamplarına geri dönmüşlerdi.
Artık örgüt yapacağı her eylemde, eylemci
teröristlerin geri dönmeyeceğini çok iyi biliyor.
Terör eylemine karar veren teröristlerin, bundan böyle vurulmayı kesinlikle göze alarak işe koyulmaları gerekiyor.
5- Teröristle silahlı mücadele kararlılığı devlet,
siyaset ve millet seviyesinde hiç bu kadar topyekûn bir istikrar ve uyum arz etmemişti.
Bu isabetli ama geç kalmış kararlılığın ürettiği acı güç karşısında örgüte kaçacak tek bir kapı bırakılıyor.
Bu kapı IRA ve ETA gerçeğinde olduğu gibi
legal siyasal alana açılıyor.
Bunun adı da "terörle mücadele siyasetle müzakere."
6-
Genelkurmay Başkanı
Necdet Özel, terörün değişen varyantları karşısında, TSK'da çağın gerçeklerini idrak etmenin,
demokrasi ve hukukun üstünlüğü anlayışına dönüşümün
kavşak noktasındaki adam.
Teröristi
çoban zanneden generallerden değil.
TSK-hukuk ve demokrasi hattında tarihi bir misyon ifa ediyor.
En azından bana öyle geliyor.
7- Bir terör örgütü için diri bir örgütlenme en hayati unsurdur.
İlk kez rasyonel vurucu silahlı operasyonlarla, KCK'yı çözen suç operasyonları birlikte yürütülüyor.
KCK operasyonları terör örgütünü şehirden dağa sıkıştırdığı gibi, terörün örgütsel meşruiyet kazanması riskini de bertaraf ediyor.
Terörist kendisini ya
Özel Harekâtçı'nın ya da savcının karşısında buluyor.
8- Özellikle Batman'da hamile bir kadının terör örgütünce vurulması ve Siirt'te 4 kadının bulunduğu aracın teröristlerce taranması,
Kürt yelpazesinde örgütün
Kürtler'in sesi olamayacağı kanısını güçlendirdi.
Bu tablolar direniş örgütü imajını yerle bir edip, terör örgütü kimliğini enikonu ön plana çıkardı.
Pek çok sempatizan Kürt, "Kürt varlığı ve hakları" yerine "örgütün varlığı ve ilkeleri"nin kayıtsız ve şartsız tek değer olduğunu gördü.
Velev ki Öcalan'a
ev hapsi sağlansa Kürtler'in hak ve statülerinde nasıl bir değişiklik söz konusu olacak?
Öcalan'ın ev hapsi, Kürtler'in
refah seviyesini mi yükseltecek yoksa özgürlüklerini mi artıracak?
"Varlığım Türk varlığına armağan olsun" demekten bence de haklı olarak imtina eden Kürtler, bu sefer "varlığımız Öcalan'a
kurban olsun" demeye zorlanıyorlar.
Terör örgütü ve BDP'nin amacının Kürt hak ve statüsü değil, devletle girişilen iddiadan ideolojik kazanımlar devşirmek olduğu ortaya çıktı.
9- Yeni rasyonel stratejiye paralel olarak terörle mücadelenin uluslararası arenaya taşınması, AB ve ABD ile yapılan pozitif temaslar, örgütü
lojistik ve finansal olarak köşeye sıkıştırmış durumda.
Bu tabloyla örgütün azami ömrü 1 sene...