Koşaner ve ekibindeki
generaller, sınır güvenliğinin
sivillere devredilmesine gülüyorlarmış.
Hani diyorlar ya sınıra sivillerin bakması zafiyet doğurur diye.
Bu zamana kadar sınırı siz korudunuz da ne oldu?
Dağlıca,
Aktütün,
Hantepe ve Gediktepe'ler kazındı dimağımıza.
PKK, katırlarla ağır silahları ve doçkaları
Kuzey Irak'tan karakollarımızın dibine kadar getirdi.
Koşaner sınırların sivillere devredilmesine güledursun, AB ülkeleri de bize gülüyordur herhalde.
Güvenliği sadece bizimkiler biliyor ya.
AB ülkeleri ne bilsin askerliği ve güvenliği!
Fransa'da Emniyet Genel Müdürlüğü'ne bağlı "
Sınır Polisi Genel Direktörlüğü" tüm sınırlardan sorumlu.
İngiltere'de sınırlar, tamamen sivil yapıda İçişleri Bakanlığı'na bağlı Göç ve Vatandaşlık İşleri Direktörlüğü'nün sorumluluğunda.
10.000
personelli bu birim asker veya polis de değil.
Ayrı bir sivil güvenlik teşkilatı.
İtalya'da Göç ve Sınır Polisi Genel Müdürlüğü, İçişleri Bakanlığı'na bağlı görev yapıyor.
Almanya'da sınır güvenliğinde, İçişleri Bakanlığı'na bağlı Federal Polis Gücü Bundespolizei görev yapıyor.
40.000 kişilik bir güvenlik birimi.
Anlayacağınız bizimkiler güledursunlar, elin oğlu sistemi yıllardır tıkır tıkır işletiyor.
"Yasalara aykırı hareket ettik, hakkımız olmayan imkânları kullandık, halen de var, halen de var..." diyor Koşaner.
Maalesef halen ne gibi hukuksuzluklar var sivil otorite bilemiyor.
Neden?
Çünkü ne Cumhurbaşkanı ne de
Başbakan TSK üzerinde
denetleme yapamıyor.
Sızmalar olmasa neyi bilebileceğiz ki?
Bir devlet düşünün, ordusunda ne olup bittiğinden ancak isimsiz mailler, il
legal ortam dinlemeleri ve sızmalarla haberdar olabiliyor.
Yani legal olarak bilgi sahibi olabilme imkânı yok.
Buna gülünür işte.
Bu gülünç durumdan en kısa sürede kurtulmamız gerekiyor.
Bu düzenlemeler için yeni anayasanın yapılması bile beklenmemeli.
İlgili madde değişiklikleri lokal olarak süratle gerçekleştirilmeli.
Bırakın Cumhurbaşkanı ve Başbakan'ı,
Savunma Bakanı bile TSK'nın her işlem ve birimini hiçbir karanlık
bölge bırakmadan denetleyebilmelidir.
Koşaner'in "noktası ve virgülüne kadar arkasında olduğunu" söylediği konuşmasının en vurucu bölümü, İç Hizmet Kanunu
35. maddeyle ilgili söyledikleri.
35. madde ister kaldırılsın, ister değiştirilsin hiçbir şeyin fark etmeyeceğini, TSK'nın bunun için var olduğunu, "koruma ve kollama"nın kendilerinin tarihi ve
doğal görevleri olduğunu söylüyor.
Yani hukukun suç saydığı üstelik ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırdığı olgular, Koşaner'e göre tarihi ve doğal bir misyon.
TSK'nın hukuk ve
demokrasi zemininde bulunması gereken yer Koşaner'e göre işin hikâyesi.
Kim ne derse desin, hangi kanunu getirirseniz getirin ben gerektiğinde sisteme balans ayarı yaparım diyor.
Koşaner bunları astlarına emir komuta disiplini içinde söylediğine göre;
TCK. 214'e göre "suç işlemeye
tahrik" suçu,
"Yasalara aykırı hareket ettik, halen de var" sözleriyle,
TCK. 279'a göre "kamu görevlisinin suçu bildirmemesi" suçu açısından doğrudan soruşturulması ve yargılanması gerekiyor.
AYİM ve
Askeri
Yargıtay'ın askeri
vesayet sisteminin garantör yargı birimleri olduğu da
Işık Koşaner'in tepkilerinden anlaşılıyor.
Genelkurmay Başkanı olan kişi astlarına hukuksuzluğu ve müdahaleciliği öğütlerse, ordudaki
darbeci zihniyeti
tasfiye etmek oldukça zordur.
Millet, hukuk ve demokrasi dışında, sivillerin bilmediği "koruma ve kollama" sevdaları taşıyan tüm generalleri tasfiye etmeli.
Çünkü bunlardan vatana ve millete fayda gelmez.
1960 darbesinden sonra darbenin aktörlerince 7200 subayın
emekliye sevk edildiği
EMİNSU (Emekli İnkılâp Subayları) olayı yaşanmıştı.
Bu sefer de hukuk ve demokrasiye
burun kıvıranların hepsini emekliye sevk edin gitsin.
Suç işlemelerini beklemeden.
TSK Personel Kanunu buna izin veriyor.
Ahlaki durum ve disiplinsizlik sebebiyle hepsini gönderin evlerine.
Kendi evlerinde yapsınlar balans ayarlarını.
NOT: Aziz milletimizin ve âlem-i İslam'ın
Ramazan Bayramı'nı
tebrik eder, huzur ve saadet dolu istikballer temenni ederim.