Tutarlılık testi


Ermeni meselesinde ne zaman başımız sıkışsa, ne zaman bir ülke parlamentosunda soykırım kararı alınsa... Ermeni meselesinde ne zaman başımız sıkışsa, ne zaman bir ülke parlamentosunda soykırım kararı alınsa ya da ne zaman şimdi Fransa'da olduğu gibi soykırımı inkâr etmeyi suç kabul eden yasalar çıkarılmaya çalışılsa, en yaygın tepki, "Sen kendine bak" ya da "tencere dibin kara" tepkisi oluyor. Bu cevaba başvuranlar genellikle Fransa'nın tarihi ayıplarını, sömürgeci geçmişini hatırlatıp "Sizin bizi katliam yapmakla suçlamaya hiç mi hiç hakkınız yok" demeye getiriyorlar. Tabii, bu arada 1915'teki olayların soykırım olmadığı fikri de savunuluyor ama polemiğin asıl ağırlığı burada değil. Asıl taktik, rakibi kendi silahıyla sıkıştırma taktiği ki bence bugün kamuoyunda en kolay anlaşılan, dolayısıyla en rahat destek bulan, yani en popülist taktik bu. Ama bence en zayıf olan da bu. Doğrusu, biri size yanlış yaptığınızı söylediği zaman verilebilecek en kötü cevap, "Sen de yaptın" cevabıdır. Rakibi sindirmeye yarayabilir belki ama sizi asla aklamaz... Herkes sınıfta kalmış durumda Ermeni soykırımını inkârın suç sayılması tartışmasında bana en garip gelen savunulardan biri de olayla ilgili "Katliamdı-değildi" ya da "Biz haklıydık-Ermeniler haklıydı" tartışması yapmak. Yani eğer 1915'te Ermeniler'e karşı bir soykırım yapıldığına inansalar, böyle bir yasa tasarısına hiçbir itirazları olmayacak. Soykırımı inkârın hapisle cezalandırılmasına özde karşı değiller. Çünkü zaten kendileri de aynı şeyi Türkiye'de tersten yapıyor, Ermeni katliamı olmuştur, şu kadar kişi öldürülmüştür vb. diyenlerin cezalandırılmasını istiyor. Aslında bu mesele tartışmanın bütün tarafları için bir tutarlılık testine dönüşmüş durumda. Hem bizim için hem Fransa için hem de AB ve genel olarak bütün Avrupa demokrasileri için... Doğrusu şimdilik kimsenin bu testten geçer not aldığını söylemek zor. Fransa, bizim Ermeni soykırımı olmuştur, diyenleri yargılamamızı eleştiriyor ama kendisi aynı şeyi tersten yaparak "yoktur" diyenleri hapse atmak için yasa çıkarmaya çalışıyor. Biz Fransa'yı fikir özgürlüğü konusunda çifte standartlı olmakla suçluyoruz ama kendimiz Ermeni soykırımı olmuştur, diyenleri yargılıyoruz. (Hatırlayınız Orhan Pamuk'un Türklüğü aşağılamaktan yargılanması.) Ayrıca hem onlar hem biz ve hatta bütün dünya, bugün Ermeni soykırımını tanımak tanımamak noktasında alevlenen bu krizin Yahudi soykırımını inkâr suçu diye bir suç ihdas edilişiyle başladığını; tutarlı olunacaksa tartışmanın mutlaka oraya kadar uzaması gerektiğini görmezden geliyor. Oysa bütün bu yasaların öncüsü, "babası", Fransız parlamentosundan 1990 yılında çıkan genelinde ırkçılığı ama özel olarak da Yahudi düşmanlığını yasaklayan Gesso-Fabiyus Yasası, Batı demokrasisinin bir çifte standart anıtı olarak şimdilik öylece dokunulmadan duruyor. Bütün bu yalpalamalar, kendine yontmalar, işine geldiği zaman demokrat, işine gelmediği zaman yasakçı olmalar, gerçeğin sadece işine geldiği kadarını kabul edip diğer kısmını görmezden gelmeler, bütün bunlar tutarlı olmanın ne kadar ender rastlanan bir durum olduğunu ortaya koyuyor.

Haber Etiketleri:  
ÖNE ÇIKAN HABERLER