Genel
manzara endişe verici.
Hani komplo teorilerine düşkün biri olsam, şu son günlerde olup bitenlerin
AK Parti içindeki ajanların iktidarın kuyusunu kazmak için tezgâhladıkları bir oyun olduğunu söyleyeceğim.
Art arda gelen olaylar sadece "endişeli modernler"de değil, şimdiye kadar AK Parti iktidarına oldukça ön yargısız yaklaşan kesimlerde bile ciddi rahatsızlıklara sebep oluyor: Yeni bir yönetmelikle
içki satışlarına getirilen yeni
yasaklar...
RTÜK kararıyla daha ilk bölümü yayınlanmış bir dizinin cezalandırılması... Kars'ta dikilen bir heykelin başbakanın bir fermanıyla yıkılmaya çalışılması...
Hepsi de hem hükümetin hem de başbakanın prestijini sarsan, hükümete karşı duyulan güveni zayıflatan tutumlar...
Muhteşem Yüzyıl dizisi tartışmaları ve verilen uyarı cezası dolayısıyla, muhafazakâr kesimlerin de en az Kemalistler kadar hoşgörüsüz ve bağnaz olabileceğine
tanık oluyoruz.
RTÜK bu dizide "tarihe mal olmuş bir şahsiyetin mahremiyeti konusunda gerekli hassasiyetin gösterilmediğine" hükmetmiş. Osmanlı'ya toz kondurmayan, Kanuni'yi tabulaştırmaya çalışan, bu uğurda
harem gerçeğinin bile üstünü örtmeye çalışan bu tutum,
ifade özgürlüğü açısından elbette ki büyük endişe yaratıyor.
Başbakan'ın, Kars'taki İnsanlık Abidesi hakkında,
padişah edasıyla verdiği
yıkım emri ise bu endişelerin üstüne tuz biber ekiyor. "Bu kaçıncı" diye soruyoruz kendimize; "Başbakan demokrasiyle idare edilen bir ülkenin başbakanı olduğunu neden bu kadar sık unutuyor? Yoksa
Ortadoğu gezilerinde açılan 'Sultan' pankartlarından biraz fazla mı etkileniyor?"
Tabii, endişeleri en fazla artıran konu her zamanki gibi içki meselesi oluyor.
Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu her türlü yanlış anlamaya, daha da kötüsü her türlü
yasakçı uygulamaya imkân verecek, ne dediği doğru dürüst anlaşılmayan, nereye çeksen oraya gidecek yeni bir yönetmelik hazırlıyor. Önce 24 yaşın altını devletin koruma altına alması gereken
genç sayıp bu yaşın altındakilerin içkiye ulaşımını engellemek için bin bir türlü kısıtlama getiriyor. Bu kısıtlamalara
itiraz geldikçe de hükümetten açıklamalar yapılıyor: Yanlış anlaşılıyoruz, yönetmelikte biz bunu getirmemiştik, biz bunu demek istememiştik...
Peki siz ne demek istemiştiniz? Ve neden bu kadar karışık, herkesin yanlış anlayacağı gibi söylediniz? Mesela 24 yaşına kadar gençlerin katıldığı etkinliklerde
alkollü içki satışına ve sunumuna yasak getirdiniz mi, getirmediniz mi?
Yoksa amaç, özellikle anlaşılmaz bir metin yazmak ve sonra da onun açık kapılarından yararlanmak mıydı? "Deneyelim bakalım, tutarsa ne ala, tutmazsa yanlış anladınız der, geri çekiliriz" mi dediniz?
Hükümet sözcüleri yeni yönetmelikle ilgili her eleştiriyi devletin çocukları koruma altına alması ile ilgili
Anayasa maddesine atıf yaparak savuşturmaya çalışıyorlar. Düşünmüyorlar ki,
yeni Anayasa yapılırken değiştirilecek maddelerden biri de belki o... Belki de yeni Anayasa, çocuğu devletin korumasına veren o maddeyi "
hizmet örgütü olarak devlet" anlayışına aykırı bulacak ve değiştirecek ki bence değiştirmeli... Bir insan bir yasa ya da Anayasa maddesine atıf yaparken biraz dikkat etmeli. Daha dün, o maddeye dayanarak (yani çocukları ailelerinden korumaya kalkarak) Kur'an kurslarını yasaklayanlara,
İmam Hatip Okulları'na giriş yaşını ileriye atanlara karşı çıkarken, "çocuk devlete değil, aileye aittir" diyen AK Parti değil miydi? O zaman Anayasa'nın bu maddesine karşı çıkıp, sıra içkiye gelince aynı maddeye sıkı sıkı sarılmak, bu maddeyi içki kısıtlamaları için dayanak yapmak garip kaçmıyor mu?
X x x
Genel manzarayı endişe verici kılan gelişmeler bu kadarla kalmıyor.
Bütün bunların üstüne bir de
Sarıkamış gibi bir felaket üzerine edilen lafları,
Devlet Bakanı Faruk Çelik'in cemevlerinin
ibadethane olmasını savunan Kılıçdaroğlu'na "
Devrim kanunlarını değiştirmek mi istiyorsun" diye karşılık vermesini ve Başbakan'ın Katar'a giderken uçakta söylediği "Biz bize yeteriz" cümlesini
koyun; ortaya çıkan manzaradan ürkmemek mümkün değil.
Yarın da siyasi çizginin verdiği bu değişim sinyallerini konu edeceğiz.